Kızıl saçlarını uzatırken
Kestane gözlerinde bulur rengini kör uçurumlar
ıslığıyla omzunda dalga dalga
say ki evrenin sonsuz genişlemesi
bir insana şaşırtan sıcaklık
coğrafyasında yitiriyorum geldiğim yolları
Bir bir büyüyor elleri
Bir tutuşla bir sözle dudakları çoğalıyor
Yüreğin güneşe karşı ağsın diyor
Yalın ve kırık sesiyle
Dokunulmamış yerlerime dokunuyor
Usul usul çınlıyor rüzgârda
Sesinin yankısı
Beyaz bir elin insanı sıkıca kavraması
Bir gülüşte saklı sarıp sarmalayan
Tanıdık çok zaman geçirilmiş hissi
Bir serçeyim
Büyüme ey konduğum
Kırık dal
Sevda kanadım yok artık
Rüzgarda kalmadı bende
Yurdundan habersiz bir kırlangıcın
Ardına takıldım yağmura tutulmuş
Şaşkın ve telaşlıyken
Havada kuş sesi var içimde
Rüzgar yüzünden geçiyor
Menekşeler zalim gül uçarı
Yalnızca reyhan
Havada yağmur kokusu
Gel artık uzaklardan
Selvi salınımlı geceler içinde
Gecelerden çırılçıplak
Bir ayaklanma denemesi
Biriktirdim çepeçevre
Bir sanrı yüzü buruşmuş
Bir gök günlerdir rüzgarsız
Rüzgarın kollarında gerilmiş
Kül renginde içi titreyen bir yağmur
Bir kuş konardı dilimize
Alaca bir kuş ikindisi
Sırça dal tüneğinde
Çiçeklerle dost penceresinde
Ne düşünür açınca gözlerini
Tarih kendin kahramanlarını
Bulup yolunu yürür
Hep böyle olur söz verilir
Çıkar bir mani olur
Bir serçe sen gibi mecbur
Sana mecbur
Dünya kadar
Yıllar yıllar kadar
Ben sana mecbur
Sen bana mecbur
Mehmet Özgür Ersan 13 nisan 2015 moda çay bahçesi