Hatayi’nin Balım Sultan için yazdığı şiir de oldukça anlamlı ve onun Hacı Bektaş Dergahı’nı ziyareti ve Balım Sultan ile görüşme isteğinin bize göre çok önemli kanıtıdır:
Gaziler dertlere derman bulunur Sultan Balım’dan
Sınık gönüllere merhem bulunur Sultan Balım’dan
Budur âlemler âlisi cümle gerçekler velisi
Gaziler aşkın dolusu sunulur Sultan Balım’dan
El benliğin dilden kesip nefsin ejderhasın basıp
Gümansız talibe nasip verilir Sultan Balım’dan
Aşıka ta’n etme yani Dergâh’a döndürmüş yönü
Dünü günü kudret hunu sürülür Sultan Balım’dan
Can Hatayi’m der bendesi nazar etmiş haslar hası
Sinik gönüller aynası silinir Sultan Balım’dan
Şah İsmail Hatayi’nin bu nefesi, Balım Sultan’a karşı saygısını gösterdiği kadar, siyasi bir bütünleşme övgüsü olarak da değerlendirilebilir. Yine Hatayi’nin onun için, bu birlik toplantılarında siyaseten yazmış olduğunu düşündüğümüz bir şiirinde, orada bulunmayan Balım Sultan’a manevi anlamda “güzel Şah” nitelemesiyle seslenip, Sultan Bayezid ile cem yürütmesine gönderme yaparak eleştirel yaklaşıyor.
Kızılbaş siyaset tarihini derinliğine incelemediği için Hatayi’nin şiirlerine farklı biçimde yaklaşan ve birçok Hatayi’lerden sözeden İbrahim Arslanoğlu’nun aynı yapıtından (s. 485), son dörtlüğü tam okunamamış bu nefesi aşağıya alıyoruz:
Arzumanım sende ey güzel Şahım
Münkir münafıka sayvanın mı var
Aşkın kitabini almış eline
Mühr-i Süleyman’dan fermanın mı var
Gaip erenleri kalksın yürüsün
Al kırmızı otağlarını kursun
Sultan Beyazit’(l)a Cemler yürü(t)sün
Mümin kullarına giryanın(?) mı var
Gaip erenleri seni arzular
Yüreğim başında yaram sızılar
Gelür alnımıza yazılan yazılar
Dahi göster’ceğin günlerin mi var
Dalgan mevce galür coşa gelince
Şah-i Mürvet Zülfikar’ın alınca
Allah Allah deyüb cenge varınca
Dahi göster’ceğin günlerin mi var
Şah Hatayi’m eydür bu böyle olmaz
İleri varıldı geri durulmaz
Mehdi gele…
Dahi…
Hatayi’nin bu şiirinde Balım Sultan’ın eleştirilmesine karşılık, Yıldız dağındaki toplantılarda asıl Şah İsmail’in geniş bir biçimde eleştirildiğini sanıyoruz: Osmanlı topraklarındaki Kızılbaş siyasetini benimsedikleri saptanan Alevilerin koğuşturma ve sürgünlere uğraması konuşulduğu gibi, Şah İsmail’in “Mülkümde gerektir ab-i Ceyhun (Ortaasya’daki Aral gölüne akan Ceyhun ırmağı)” ve “Ahsun vatanımda Şadd-ı Bağdad (Dicle ırmağı)” diye formüle ettiği geniş imparatorluk siyasetinin yanlışlığı üzerinde durulmuş ve onun bu tutkusu tartışılmıştı.
Anadolu Kızılbaşları baştan verilen sözlerin tutulması ve Anadolu’nun merkez alınması gerektiği vurgulanmış. Balım Sultan’dan nasip almış Alevi-Bektaşi ozanı Muhyeddin’in aşağıya aldığımız küçük şiirinden anlaşıldığı üzere, elbette ki kendilerine Ali soylu bir Şah’ın başkomutan olmasını (Bize serleşker olmağa/Şah-i kerem Ali gerek) diliyorlar. Ancak er verip, asker kaldırmak Sultan Bali’nin işi olmalıdır deniliyor. Yani Hacı Bektaş Dergahı’nın siyasetinin öne geçirilmek istemi söz konusudur:
Bize serleşker olmağa
Şah-i kerem Ali gerek
Mürşiddir rehber olmağa
Adem Akyazılı gerek
Âlem ademe çıkmağa
Ulu ateşler cunmağa
Er verip leşker çekmeğe
Gene Sultan Bali gerek
Muhyeddin derviş olmağa
ölmezden önden ölmeğe
Bir kişi nasib almağa
Edeb erkan yolu gerek [18]
Böylece açıkçası, Osmanlı’nın ortadan kaldırılması ve “Şah İstanbul’da otura” siyasetinin öne geçmesi istenmişti. Gerek Pir Sultan’ın, gerekse Kul Himmet’in şiirlerinde bu siyaset çok açıktır.
Aşk ile
Mehmet Özgür Ersan
Abdal Yesari
Heykel : Şah İsmail Hatayi
İlk yorum yapan siz olun