Akyazılı, Horasan Erenlerinden olup, Hacı Bektaş Veli’ye mensuptur. Balkanlar’ın adından en çok bahsettiren bir başka Alevi-Bektaşi önderi de hiç şüphe yoktur ki İbrahim Sani, diğer namı ile Akyazılı Baba Sultan’dır.
7.İmam Musa-ı Kazım Evladıdır. Hacı Bektaş Veli ile amca çocuğudur. Ayrıca Otman Baba’nın yol evladıdır. Otman Baba’nın ölümünden sonra onun postuna oturmuştur.
II. Murad devrine kadar yaşadığı hususlar Mihaloğullarımn aynı tarihlerde Seyyid Gazi Tekkesine gösterdikleri ilgiye işaret edebiliriz.
Akyazılı’ya mensup şairler tarafından nefeslerinde ondan bahsedildiği görülür;
Akdenizi seyr eyledik yalıdan
Böyle aldık nasihati Uludan
Tanrıdağı kurbu Kızıl Veli’den
Görünür Imam evleri görünür
Senin aşıkların geçti rahından
Korkmaz mısın aşıkların ahından
Akyazılı Sultan’ın dergahından
Görünür Imam evleri görünür.
Bu nefeste Kızıl Veli, Otman Baba, Akyazılı Sultan, Hacı Bektaş Veli tekkeleri ayrı ayrı sayılmaktadır.
Yanlış olarak Pir Sultan Abdal’a izafe olunan aslında Aşık Mihmâni’e ait başka bir başka nefeste de Akyazılı önemli bir Eren olarak anlatılır :
Niyaz eyledim ben gülbeng urana
Mürşid huzurunda darda durana
Oniki Imamın yolun sürene
Arzulayup size geldim Erenler
Pir Sultan( Hacı Bektaş)sıdk ile açtı meydanı
Pest ettiler Akyazılı Sultan
Nüş eylesin gelsin Aşık Mihmâni
Arzulayıp size geldim Erenler
Burada adı geçen Pir Sultan, Hacı Bektaş Veli’dir.
Birge tarafından ingilizce tercümesi verilen bir Gülbang’de Allah’dan itibaren din ve tarikat büyükleri sayılırken, Peygamberlerin arkasından Hacı Bektaş Veli anılmakta, bunu da Balım Sultan, Sarı İsmail Sultan,
Cemaleddin Sultan, Hacım Sultan, Abdal Musa Sultan, Seyyid Ali Sultan, Akyazılı Sultan, Sarı Saltuk Sultan, Kaygusuz Sultan’ın adlarının takip edişi, Bektaşi tarikatinde Akyazılı’nın önemine bir işaret sayılabilir.
Evliya Çelebi, Akyazılı Sultan’ı AhmedYesevi’ye bağlamakta,onun Hacı Bektaş Veli halifelerinden olduğunu söylemekte, önce
Bursa’ya oradan da Rumeli’ye geçtiğini bildirmektedir.
İlk Osmanlı devrinin 12 tanınmış Erenlerinden Geyikli Baba’nın sonradan Bektaşi Ereni olduğu, Bursa civarındaki zâviyesinden bilinmektedir.
Rumeli’nin Karadeniz kıyılarında, Bulgaristan ve Dobruca arazisinde biribirlerine çok yakın yerlerde daha başka Hacı Bektaş Veli’ye mensup Erenlerin zâviyeler kurdukları bilinmektedir.
Nitekim Varna yakınında bir burun üzerinde Kaliakra mevkiinde sonraları Kilgara (Sarı Saltuk) Sultan adı ile şöhret bulan bir zâviye daha kurulmuştu.
Kuruluşu Hacı Bektaş-ı Veli Velâyetnâmesi’ne göre Gazi – Erenlerden Sarı Saltuk’a
izafe edilen bu Kılgara( Kaligra) Sultan tekke veya zâviyesi “, Evliya Çelebi zamanında bir Bektaşi tekkesi olarak mâmur idi.
Hattâ seyyah, Kırım’da Balıklava’dan dönerken gemisi battığında günlerce Karadeniz’de dalgalar ile boğuştuktan sonra, işte bu Kılgara – Sarı Saltuk tekkesi dibindeki sahile çıkmış ve kendisine verilen hücrede barınarak, müezzinlik, imamlık yaparak sekiz ay bu zâviyede yaşamıştır
Bu gibi mübarek alperenler, yaşadıkları dönemlerden yüzlerce yıl sonra dahi insanlık âlemine ışık olmaya ve sık sık kendilerinden söz ettirmeye devam etmektedirler. Akyazılı Sultan Hazretleri de bu kimselerden birisidir.
Akyazılı Baba Sultan hakkındaki bilgileri de diğerlerinde olduğu gibi, menakıpnameler, velayetnameler ve Osmanlı arşivlerindeki tahrir defterlerinden öğreniyoruz. Bu kaynakların başında da Demir Baba Velayetnamesi gelmektedir.
Ancak ne yazık ki bu velayetnamede de Akyazılı Sultan’ın doğumu hakkında herhangi bir bilgiye rastlayamıyoruz. Tek bildiğimiz. Demir Baba, 1530 yılında doğmuş, Akyazılı Baba Sultan vefatından önce o tarihte 22 yaşında (1) olan Demir Baba’ya kutupluk postunu devretmiştir. (1530+22= 1552) Buna göre Akyazılı Baba Sultan 1552 yılında Hakk’a yürümüştür.
Diğer taraftan ömrünü bu konulara vakfetmiş bulunan değerli araştırmacı Mélikoff, Akyazılı Sultan Tekkesi hakkındaki şu bilgileri vermektedir: “Akyazılı Baba Sultan’ın türbesi, halen ziyaret edilen eski bir Bektaşi tekkesidir. Bu bölgelerde Akyazılı Baba Dergâhı gibi, başkaları da vardır.” (2)
Bir başka araştırmacı da Akyazılı Sultan Tekkesi’ni şöyle tanıtıyor: “Varna ile Balçık arasında Batova’da (şimdiki Dobrovişte) Akyazılı Sultan Tekkesi’ni inceledim. Burada, yedi köşeli bir meydan evinin olduğu, içinde derviş mezarı olan bir türbeyi de bulunca çok şaşırmıştım. Türbenin yanında bulunan yedi köşeli taştan yapılmış imamet, yedi ocaklı bir tandırın içinde saklanıyordu. (3)
Aynı yedi köşeli plan, Hasköy’de (şimdiki Haskova) Otman Baba Tekkesi’nde de bulunmaktadır. Bu tekkede, giriş duvarının üst kısmında 7 dallı bir rozet bulunur. Yedi dallı bir yıldız, çitin güneydoğu kısmındaki bir taşın üzerinde figür olarak yer almaktadır. (4)
Akyazılı Baba’nın türbesi, 1506’da yapılmıştır. (5) Akyazılı Baba’nın ardalarından ve Hurifiliğin öncülerinden sayılan Hafız Kelâm Yemini Efendi ile 16. yüzyılda yaşamış bir başka Hurifi ozanı Muhyiddin Abdal, şiirlerinde Akyazılı (İbrahim Sani) Baba ile Otman Baba’yı sık sık anmaktadırlar. (6)
Faziletnâme sahibi Yemini’nin Kalender! Babalarından Otman Baba Halifesi Akyazılı Sultan’ın dervişlerinden olduğu ileri sürülmüştür.
H. 925 (1519) a doğru yazıldığı kabul edilen Faziletnâme’ de :
Sekiz yüz seksen üç olunca hicret
Dem-i fâniden o Şah etti rihlet
Hüsam Şah idi ismiyle o Sultan
Gani Baba der idi bazı insan
Nişan-u kisveti seb`al mesâni
Yerine Kutb Ibrahim-i sâni
Resulün hicretinden anla âhir
Dokuz yüz bir içinde oldu zâhir
Adı Akyazılı Sultan’dır Kutb
Ki şimdi Meme ol cândır Kutb
denilmektedir( 😎
İstanbul’daki Şahkulu Tekkesi ile bu tekkenin aynı plan üzerine yapılmış olduğunu söylediler.” Yedi köşeli türbeler arasında Şahkulu’nunkini de sayabiliriz.
Ahmet Refik tarafından yayınlanmış (Belge No: 48 41) 1572’de, Filibe ve Tatar Pazarı’na yerleşmiş Işık dervişlerinden söz edilmektedir.
Her iki belgede, bu Işıkların Hurufi inancına bağlı oldukları belirtilmektedir.
Mimari yapıda yedi köşeli benzer plan, Alevi/Bektaşi inancına ait tekkeler arasında, İstanbul’da Şahkulu, Anadolu’da Seyitgazi-Aslanbeyli Şüceaddin Veli, Bulgaristan’ın Varna ile Balçık arasında Akyazılı, Haskova yakınlarındaki Otman Baba, Yeni Zağra yakınlarındaki Kademli Baba, Dipsiz Göl diye anılan Demir Baba, Filibe’de (Plovdiv) ve Tatar Pazarı’nda bulunan tekkeleri sayabiliriz.
Hepimizi ortak bir noktada buluşturan, Balkanlar’daki bu türbelerin mimari yapıları ve dekorları, 7 sayısı için bir tercih izlenimi bırakmaktadır. Bir başka deyişle bu türbeler, Şii 12 İmam kültüne değil, daha çokyedinci İmam Musa-i Kazım’ı kabul eden İsmail’i inancına bağlanmış gibi gösterilmektedir.
16. yüzyılda Anadolu’da bazı tarikatlar içinde başgösteren Rafızilik ile alakalı bir vesika
gelmektedir. Nitekim aslında bir Bektaşi tekkesi iken, herhalde İran’- dan sı zan tesirler ile Kızılbaş Abdal’Iarın merkezi haline gelmekte bulunan Seyyid Gazi tekkesinin, Iran seferinden dönen Padişah tarafından H. 963-965 (1 555/6-1557/8) tarihlerinde temizlendiği,dervişlerin dağıldığı, hattâ bazılarının Kütahya kalesine hapsedildikleri bilinmektedir.9
Bu takibat neticesinde Seyyid Gazi tekkesi medrese haline getirilmiş, ayrıca buraya bir de Nakşıbendi şeyhi tayin edilmiştir. Bu takibat yalnız iç Anadolu’ya inhisar etmemiş, Rumeliye de yayılmıştır. Işıklar denilen tarikat erbabının takibi için Varna kadısına iki yazı yazılarak, Kaliakra’daki Sarı Saltuk ve Akyazılı Baba
tekkelerindeki Işıkların teftişi istenmiştir . 10
Varna kadısına hüküm ki: Hâliyâ zaim Mehmed ile mektub gönderüb Varna kazasına ta’bi nam mevzide Akyazılu Baba tekyesinde sakin olan
işiklarun ahvali emr-i Şerif rnucibince teftiş olundukta zikr olunan tekyeye karib olan kura ahâlisinden nice müslümanlar tekye-i mezbureye serhad beyleri hidmet içün vâfir kullar gönderüb zikrolunan kullar tekyenin etrafında bağlar diküb ve üzüm sıkub hamir idüb fısk-u fucurdan hâli olmadıklarından gayri
gelân levendata hamir deyüb satub nice fesada sebeb olur deyu haber verdiklerinden maada tekye-i mezburede ehl-i sünnet ve cemaat vaz)ı üzre olan dervişler dahi vech-i meşruh üzre hamir verüb alelhusus içlerinden Meımac Ali nam ışık haram zâde olub cemii zemanda fesaddan hâli olmıyub ehl-i fesad olmağın
te’dib olunub bir kaç günden sonra Pervane ve bir kaç ışık tekyenin işi kul tâifesinde gerek deyu yad kullar ile ittifak idüb ahaliyi tekye-i mezbure ortasına velvele bırakub külli fesada bais olmuşdur deyu arz olunduğı ecilden buyurdum ki mezburları yarar âdemlere koşub südde-i saadetime gönderesin, evvel 967 ( 1559), Mezbur Mehmed Haseki’ye verildi.
Bu vesika sayesinde 1559 yılında bu tekkenin mevcud olduğu, ve diğer emsalinde
de cereyan ettiği gibi burada da teftiş ve takibat yapıldığı öğrenilmektedir. 558-59 yıllarında imparatorluğun birçok yerinde Bektaşi tekkeleri ışıklar denilen rafızilerin bulunup yakalanması için kontroldan
geçirilmiş, Seyyid Gazi tekkesi şiddetli tedbirler ile dağıtılmış, Varna yakınındaki Kılgara Kaliakra) daki Sarı Saltuk tekkesinde de dervişler arasında beliren Işıklar’a karşı tedbirler alınmıştır.
Bu vesikadan öğrenilen diğer bir husus da, burada üzümden içki yapıldığı yolundaki ihbardır. Bektaşiliğe rakıyı Akyazılı’nın soktuğu, hattâmecazi olarak içkinin Akyazılı adıyla ifade edildiği hakkındaki rivayet
ile belki bu bilgi arasında da bir bağlantı kurulabilir”. Aynı şekilde Balım Sultan Muhabbetlerinde Kızıldeli ye (Şarap), Akyazılı Sultana (Rakı) itafen ne istersin diye sorar Erenler söyledi isme göre dem verir.
Muhakkak surette bir Bektaşi Asıtanesi olarak kurulan, 1558-59 yılların da diğer benzerleri gibi, Alevi ve Işıklar sızmaları yüzünden
belki bir sarsıntı geçiren Akyazılı, sonraki devirlerde yine bir Bektaşi tekkesi olarak faaliyetine devam etmiştir.
Evliya Çelebi 1652’de buradan geçtiğinde tekke bu tarikatın elinde bulunuyordu. Istanbul Başbakanlık arşivinde 20176 numaralı ve H. ı 123 😊 71 ı ) tarihli bir
Evkaf defterinde Varna kadısı Mehmed imzası ile, “Balçık kazasında
Akyazılı Baba dimekle ma’ruf tekke meşihatının tevcihi” kaydına rastlanır.
Akyazılı Sultan’ın Kutupluğu
Demir Baba Velayetnamesi’nde yer alan bilgilere göre Akyazılı Baba Sultan’ın gerçek adı “İbrahim-i Sani”dir. Akyazılı İbrahim diye bilinir. Otman Baba’nın Hakk’a yürümesinden 18 yıl sonra onun yerine kutupluk makamına geçmiştir.
“Hüsem Şah Gani” olarak bilinen Otman Baba, Miladi 1466-1478 yılları arasında bu cihanda “kutubü’l-âlem” olarak görev yapmıştır. Alevi inancında yedi ulu ozandan birisi olan Akyazılı Sultan’ın ardalarından Hafız Yemini de Akyazılı Sultan ile Otman Baba arasındaki tarihi bilgileri, manzum şiirlerinde şu şekilde anlatmaktadır.
Sekiz yüz seksen üç olunca hicret
Fani dünyadan ol şah itti rıhlet
Hüsam Şah idi ismiyle o sultan
Gani Baba der idi bazı insan
Nişandır kisveti Seb-al mesani
Anın yerine kutb oldu çü Sani
Resulün hicretinden anla ahir
Dokuz yüz birinci de oldu zahir
Ki şimdi âleme ol kutb gelübdür
Adı Akyazılı sultan olubdur
Otman Baba, 1478 yılında bu âlemden Hakk’a yürüyünce 18 yıl sonra, yani Hicri 901/Miladi 1496 yılında İbrahim-i Sani, “Akyazılı Sultan” adıyla bu âleme “kutup” oldu. Demir Baba Velayetnamesi’nde 1496-1552 yılları arasında Akyazılı Sultan’ın zamanın kutbu olduğu yazılıdır.
Demir Baba Velayetnamesi’nde verilen bilgilere göre Demir Baba, 1530 yılında doğmuş, 22 yaşında iken Akyazılı Sultan’dan kutupluk makamını devralmış ve böylece 1552-1650 (5) yılları arasında bu âlemde kutupluk makamında bulunmuştur.
Otman Baba’nın Hakk’a yürümesinin ardından onun müridi İbrahim Sani’nin kutup olarak anıldığını, Demir Baba Velayetnamesi’nde görmekle birlikte Muhittin Abdal’ın Hızır- namesi’nde de bu bilgi doğrulanmaktadır.
Merhum Bedri Noyan, Akyazılı Sultan’ın Sakarya’nın Akyazı ilçesi ile ilişkili olabileceğini söylemiştir. Akyazılı’nın Balkanlar’da önderlik ettiği çevrede Babailerin bulunması Akyazılı’nın kendisi olmasa bile aile kökeninin daha Akyazı’da iken Babai çevreden olup Şeyh Şüca’nın müritleri olabileceği düşünülebilir.
Akyazılı Sultan, yaşadığı dönemde Rumeli’deki Babailerin kutbu durumunda olup çevresinde ona bağlı oldukça çok tekke bulunuyordu.
1. Akyazılı Sultan (veya Baba) a dâir o devirde iki menakıb bilinmektedir.
2. Akyazılı, Horasan Erenlerinden olup, Hacı Bektaş Veliye mensuptur.
3 . Pir bu yeri seçtiğinde, sonra kudsallaşan bir atkestanesi ağacı dikmiştir.
Akyazılı üzerindeki türbe ile Asıtane, Gazi Mihaloğlu Arslan Bey tarafından yaptırılmıştır.
Tarifinden anlaşıldığına göre o sırada burası bir Bektaşi tekkesidir.
Evliya Çelebi sıtması ndan, Pir’in sandukasının yeşil örtüsü altında uyumak suretiyle kurtulmuştur.
Tekkenin mimarisi hakkındaki bilgiler:
Bir gül bahçesinin ortası nda bulunan tekke binası yedi köşelidir ve kurşun kaplı sivri külah’ ile Galata kulesine benzer.
Meydan denilen tekke binasının içinde zengin ve renkli nakışlar ile bezenmiş bir tavan bulunmakta ve bu bir sütun dizisine
doğrudan doğruya çevre duvarlarına dayanmaktadır.
Tavanın ortasında üçyüz kandilli bir topkandil asılı bulunmaktadır.
Meydan’ın zemini mermer döşeli olup tam ortada bir şadırvan vardır.
Sivri külâhın içinde ortada, en yukarıdaki alemden tavan ortasına kadar inen pek büyük bir seren direği bulunmakta ve külâhın ahşap inşaatı çok girift bir bağlantı sistemi ile takviye edilmiş olmaktadır.
Evliya Çelebi çatı arasına girip burada adeta bir ormanı andıran kiriş direklerini görebildiğine göre külâhın muayyen yerlerinde bu çatı arasını aydınlatan pencereler de olmalıdır.
Meydanın içinde duvar diplerinde üstleri koyun postu şekiller bulunmaktadır.
En tepede yaldızlı büyük bir alem vardır. İki araba yükü odunun bir anda yakılabildiği muazzam bir ocağı vardır.
Akyazılı Sultan, Batova Vâdisinde talebeleri tarafından pişirilen kebabı yedikten sonra çubuğunu yere dikince, Allahü teâlânın izni ile bir kestane ağacı oldu ve o anda meyve verdi. Akyazılı Sultan; “Bu ağacın meyvesi kendi yurdumuzun koruğudur. Gölgesi ise mekânımızdır.” buyurdu. Kırk yıl süreyle o ağacın gölgesinde ibâdet etti. Her kimin atı sancıya veya kızıl kurt hastalığına yakalansa, o ağacın kestanesinden yedirince şifâ bulurdu.
Kaynaklarda hakkında fazla bir bilgiye rastlanmayan Akyazılı Sultan, Sultan İkinci Murâd devrinde vefât etti. Kestane ağacının dibine defnedildi. Daha sonra üzerine çok güzel bir türbe inşâ edildi. Günümüzde türbe ayakta olup, hıristiyan halk tarafından da ziyâret edilmektedir.Akyazılı Sultan Baba (1478-1495) Bulgaristan’da Varna’nın kuzeyinde Balçık yakınında yatmaktadır.
Rusçuk’lu Zarifi’nin şu dörtlüğü de bunu doğruluyor:
Gamla gidip dili Şazlı,
Erenler içinde nazlı,
Balçık’daki Akyazılı
Muradıma erdir beni.
Akyazılı Sultan dede, Sakarya Akyazıilçe çevresinde kalmış, daha sonra Rumeli’ne geçmiş. Bunun için “Akyazılı” diye anılmaktadır.
Söylencelere göre Akyazılı Sultan Dede’nin altı kardeşi varmış.
Bunlardan:
1-Salman Dede; türbesi Sakarya-Hendek-Karasu yolu üzerindedir. “Çem dağı” denilen dağın eteğindedir.
2-Eren Dede; Türbesi Hendek ilçesinde, Dere Boğazı Mahllesi’nde bir köprü başındadır.
3-Sarı Dede; Türbesi Hendek ilçesinde, Mahmut Bey Mahallesi’nde bulunan bağdat caddesindedir.
4- Kerem Ali Dede; Türbesi Hendek ilçesine bağlı Göksu Köyü yakınındaki Kerem Ali dağı’ndadır.
5-Hıdır Dede; Türbesi sakarya’nın Taraklı ilçesi Hıdırlık Tepe denen yerdedir. Her yıl Haziran ayında üzerinde şenlikler yapılıp, kurban kesilir ve pilav pişirilir.
6-Vahap Dede; Türbesi Hendek ilçesine bağlı Karadere Köyü yakınlarındadır.
Evliya Çelebi, onun Hacı Bektaş Veli ile birlikte Horasan’dan Anadolu’ya geldiğini ve II.Murat dönemine dek yaşadığını yazmaktadır ama bu olanaksızdır. Otman Baba öldükten sonra onun yerine geçtiğine göre 1478 yılında yaşıyor demektir. Bunun için Hacı Bektaş Veli ile Horasan’dan gelmiş olması olanaksızdır.
Araştırmacı yazar Gülağ Öz: “Sultan Baba, Otman baba’nın Degahı’nda yetişti, daha sonra varna yakınlarında kendi Dergahı’nı kurdu.” diyor.
F.W.Hasluck: “Balkanların en büyük dergahlarından biri olan çok önemli bir tekke var. Burada yatan aziz Hafız Baba veya Akyazılı Baba’dır. Hırıstiyanlar, bu Türk Evliyasını “Aya Atanas” olarak tanırlar. Türbe üzerindeki yarım ay yerine bir Hırıstiyan Papazı hac takmıştır” diyor.
Bedri Noyan’a göre: “Akyazılı Sultan Baba’nın asıl adı İbrahim’dir. Bektaşilerin cem törenlerine “dem” adıyla rakıyı sokan, Akyazılı sultan baba’dır. O, insanları sazlı sözlü muhabbet meclislerinde sınamak için “dem”ı icat etmiştir” diyor.
Gölpınarlı ise onun bir “Hurufi” olduğunu söylüyor. (Fazlullah Hurufi, seyyid Nesimi’nin kayın pederidir. Düşünce ve inançlarından dolayı Timur’un oğlu tarafından, kol ve bacakları bağlanıp, dört yöne giden atlar tarafından çekilerek hunharca parçalanmıştır).
Osmanlı kayıtlarından görüyoruz ki, Akyazılı zaviyesine bakan dervişler, Abdi Dede, Hızır Dede, Mustafa Dede, süleyman Dede ve Yusuf dede’dir. Kıpti cemaati, vergilerini bu zaviyeye verirler.
Poşti adlı derviş, Batava Nehiri üzerinde iki değirmen yapıp, bunları Akyazılı Vakfı’na vermiştir. O değirmenlerin etrafını Dervişler, bağ-bahçe yapmışlar. Ayrıca Çıraklı adlı dervişte bir değirmen yapıp Akyazılı Zaviyesi’ne vermiştir.
Sultan baba’nın ölümünden sonra Dergahının başına manevi oğlu Seyyid Demir Baba geçti.
Aşk ile
Mehmet Özgür Ersan
Abdal Yesari
Kaynaklar:
1) Melikoff, İrene; Uyur İdik Uyardılar. s.140.
2) Hici 883, Miladi 1478 yılında Otman Baba, Hakk’a yürüdü.
3 ) Fatiha Suresi
4) Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye Hicret, 622 Hicri yıl.
5) Yemini, Hz. Ali’nin Faziletnamesi, s. 115, 116, 117, 118 ve 119 ile Demir Baba Velayetnamesi, 40 ve 188 sayfaları.
6) Hakkı SAYGI, Demir Baba Velayetnamesi, s.81’de Demir Baba’nın 120 yaşında olduğu belirtilmiştir. 1997-İstanbul
7) Hakkı SAYGI, Demir Baba Velayetnamesi, s. 7 ve orijinal sayfa, 40. 1997-İstanbul
😎 Birdoğan, Anadolu ve Balkanlar’da Alevi Yerleşmesi, s.59-64 İstanbul 1992 Elev Yay.
9) F. Köprülü, Abdal mad. Türk Halk edebiyatı Ansiklopedisi, I, s. 32.
10) A. Refik, Osmanlı devrinde Rafızilik ve Bektaşilik, “Darulfimun Edebiyat Fakültesi Mecmuası” VIII (1932) s. 34, 35 (Sarı Saltuk zaviyesi hak.) 37 (Akyazılı hak.).
11)Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi; c.3, s.349
12) Varna ileBalçık Arasında Akyazılı Sultan Tekkesi (Semâvi Eyice)
13) Osmanlı Mîmârî Eserleri (Ayverdi); c.4, s.16
14)Veli Saltık-Alevi ocakları
Resim: Akyazılı Sultan Tekkesi
İlk yorum yapan siz olun