İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

PÎR-İ SÂNİ BALIM SULTAN-I VELÎ – BALIM SULTAN GERÇEĞİ

PÎR-İ SÂNİ BALIM SULTAN-I VELÎ – BALIM SULTAN GERÇEĞİ

Bektaşîliğe bir kurum, tarikat niteliği kazandıran Balım Sultan, Hacı Bektaş Veli’nin torunu olan Mürsel Balî’nin büyük oğludur. Asıl adı Hızır Balî olan Balım Sultan, gerek kitaplarda, gerek nefeslerde Hacı Bektaş Veli’den sonra en çok sözü edilen kişidir. Balım Sultan hakkında sayısız denecek kadar asılsız söylentiler çıkarılmıştır. Hiç bir dayanağı olmayan söylentiler Osmanlı Safevi çekişmesinin doruk aşamada olduğu yıllarda politik amaçlarla desteklenmiş ve körüklenmiştir. Balım Sultan çocukluğunda hep süt yerine bal verildiği için mahlasını bu olgudan almıştır.

Bektaşi tarikatının Pir-i Sanisi yani Ikinci Piri kabul edilir. Büyük saygı ve sevgi gören Balım Sultan aynı zamanda hakkında en çok spekülasyon yapılan onun sadece Yunanistan Dimetoka Russo (Ruşenler) Köyünde bulunan Seyid Ali Sultan Dergahı Postnişini iken 1501 tarihinde Osmanlı Sultanı II.Beyazıt tarafından Şah Ismail’in etkisini kırmak maksadı ile Hacı Bektaşi Veli Dergahı yani Pir Evine postnişinliğine oturtulduğu mücerretlik (bekarlık) erkanı getirmiş gibi bilgi kirliliği üretilmiştir.

Bu kirli bilgi Baha Sait ile başlayıp Johny Kingsley Birge ile devam etmiş Ahmet Yaşar Ocak’la taçlanmıştır.

Yanlış olan Hünkar Hacı Bektaşi Veli ‘ye Anadoluya Tevellayı getiren diyen Aşıkpaşa zade gibi açık Hünkar Hacı Bektaşi Veli karşıtı tarihçinin bile itiraf ettiği bir gerçeği sanki 12 İmamcılık Hak Muhammed Ali ve on iki post erkanı Balım Sultan zamanında ortaya çıkmış yalanıyla tarikatın geçmişte uygulamadığı birşeyler sonradan eklenmiş izlenimi verilmektedir.

Oysa Hünkar Hacı Bektaşi Veli ‘nin Vilayefname eserinde de Abdal Musa ve Kaygusuz nefesleri Sadık Abdal divanında da Balım Sultan önceki eserlerde Ehlibeyt Sevgisi Tevella 12 Imam 12 Post 12 Erkan Hak Muhammed Ali kültünün olduğu çok açıktır .

Evrenos Bey gibi Balım Sultan öncesidir. Mezarında Bektaşi olarak mezarında Kerbela toprağından yapılan tesbih tanelerini avucunun içinde bulunmuştur.

Böylece 12 İmam ve Ehlibeyt Sevgisi Balim Sultan ile dergaha girmemiş daha önce vardır.

Gelelim mücerret olduğuna kayıtlarda kendisinden sonra oğlu İskender Çelebi posta oturmuştur. Böylece evli olduğu da nettir.(Peçevi Tarihi cilt 1 s 125)

Gelelim  daha önemli bir gerçeğe Hünkar Hacı Bektaş Veli Dergahı o tarihlerde Dulkadirli Beyliği topraklarına dahildi. Balım Sultan  yaşarken ve Hakka yürüdü tarihte de Osmanlı Devletinin toprağı değildi.

Osmanlı Devleti nasıl oluyorda kendisine ait olmayan bir toprakta hüküm sahibi olabilir ki ayrıca Dergah içindeki Dervişler Talipler ve Çelebiler buna nasıl izin verir bunla da kalmayıp buyuk saygı ile ikinci Pir yani Piri Sani ilan ederler.

Ayrıca Osmanlı Erdebile kadar söz sahibi olduğu yerlere Çerağ Akçesi yani Dergahlara irşat için yardım ederken her hangi bir kayıtta Hünkar Hacı Bektaşi Veli Dergahına yardim edildiğine ait bir kayıt bulunmamaktadır.

Oysa gerçek Balım Sultan Hünkar Hacı Bektaşi Veli soyundan Resul Bali oğlu olduğu türbesinin kitabesinde yazılmaktadır. Türbesini de Dulkadirli beyliği beyi Şahsuvaroğlu Ali Bey yaptırmıştır.

Hicri 925 miladi 1519 yılında Kitabe de şöyle yazmaktadır; ” Bina hazihi kubbetü’ş şerifetül-emirül Ali Ali Bey b.Şehsuvar Bey li kutbil evliya ve hulasetül budala Hızır Bali b.Resul Bali b.Hacı Bektaş il Horasani Nurullah i mergadi fihim sene hamse ve ışrin tis a mie” (Mehmet Tütüncü Hacı Bektaş Veli Külliyesi Kitabeleri s.141 162)

Açıkca anlaşıldığı gibi Balım Sultan Hünkar Hacı Bektaşi Veli Evladı Resul Bali evladıdır.

Resul Bali Evladı ağabeyi Mahmut Çelebi posta oturmuş. Mahmut Çelebi nin 1501 tarihinde Hakka Yürümesi ile Balim Sultan posta oturmuştur. 1516 yılına kadar postnişinlige devam etmiş o tarihte de Hakka yürümüştür.

Osmanlı Tarihçisi Gelibolulu Mustafa Ali de Balim Sultan dan bahsederken söyle demektedir.;

“Bu hakir yani nazim ı dürer i gurer-i bi-nazir sene i hams ve elif (1005/1596) de ki ol asitane-i ziyaret i dil pezir kıldım evlâd namındaki şöhre bendelerden İskender Çelebi bin Abdullah’tır. Ve Ibni Huda dad ibn Mahmut bin Carullah bin Resul bin Hızır Bali bin Iskender ile müşahedet itdim. Hasbi hallerini takika ir gördüm. ( Gelibolulu Mustafa Ali Künkül ahbar Ali Tarihi 1541 -1599 Istanbul Takvimhane i Amire Matbaası 1861 s.58)

1596 da Pir Evini ziyaret etmiş Çelebilerin başında bulunan İskender Çelebi bin Abdullah ile sohbet etmiştir.

Buna göre

1)Hacı Bektaşi Veli (1271)
2) Hızır Lale Cüvan (Seyit Ali Sultan Kızıldeli Sultan)(1319) 50 yıl postta
3) Mürsel Bali (1366)48 yıl
4) Yusuf Bali (1595) 30 yıl
5) Hüdadad
6) Habib Efendi ( Carullah)
7) Resul Çelebi (Resul Bali)
8) Mahmut Çelebi (1479-1485 posta oturdu 1501 Hakka Yürümesi)
9) Balım Sultan ( 1501 de posta oturdu 1516 Hakka Yürüdü.)
10) Abdullah Çelebi
11) İskender Çelebi
12) Kalender Çelebi (1526 da postnişin oldu Balim Sultan Hakka yürüdükten 10 sonra Osmanlı Devletinin 6 paşasını yenmesine rağmen ayaklanması Osmanlının Türkmen beylerini yurtluk vererek geri çekmesi ile 500 yareni ile şehit oldu.)

Kalender Çelebinin 1527 Şehit olmasından sonra Hünkar Hacı Bektaşi Veli Dergahı 1551 yılına kadar Postnişinsiz kaldı.

Osmanlı boylece Mahidevran Kanuni nin eşinin kardeşi Selver Ali Paşayı Balkanlarda posta oturttular. Böylece Bektaşilik ikiye bölündü Çelebilerin postuna Kalender Çelebinin oğlu Iskender Çelebi otururken Balkanlar da Babagan ların başına Sersem Ali Baba( Server Ali Paşa oturdu.

Balım Sultan, Hacı Bektaş Veli’nin ilkelerine göre Bektaşi yolunun temel kurallarını düzenlemiş ve bu yolada bazı erkan tanzim etmiştir. Hacı Bektaş Veli Dergahı’nda hizmet eden dervişlerin mücerredlik erkanını Balım Sultan’ın takdir ettiği söylenmekte ise de ilk mücerred derviş Sersem Ali Baba’nın Balım Sultan’ın Hakk’a vuslatından 36 yıl sonra, 1552 yılında Hacıbektaş’a gelmesi, bu düşüncenin doğruluğu hususunda kuşku yaratmaktadır. Yalnız şu yadsınamaz; Balım Sultan hem Bektaşîliğin hemde Anadolu Aleviliğinin şekil­lenmesini, yani ibadet kurallarını erkan olarak belirleyip Hacı Bektaşi Veli yolunun temeli üzerine sağlam bir kurgu ile oturtmuştur.

Bilgin ve olgun bir kişiliğe sahip olan Balım Sultan 1516 da Hakk’a yürümüş ve Hacı Bektaş’da, Hazret avlusunda bulunan özel türbesine defn olmuştur. (C. Ulusoy, Pir Dergahın­dan Nefesler, sh: 9). Erkannamesi; yolu, erkanı, usulü belirleyip, disipline eder.

Bektaşilik tarihinde önem sırasına göre Hacı Bektaş Veli’den sonra, Balım Sultan yer alır. Bektaşîliğin ikinci kurucusu olarak bilinir. Bu nedenle Pir – i Sâni adıyla anılır. O günkü bektaşiliği düzenleyen odur. Yol ve yönteme ilişkin, Erkânname veya Kanun – ı Evliya adlı tüzük içeriğinde bir ilmihal kitabı vardır. Bu tüzük, Bektaşîliğin deforme edilmesini önlemiş ve yeni kuşaklara aktarılmasını sağlamıştır. Bektaşîlikte bir dervişe icazet veril­diği zaman, eline de bir Erkânname verilirdi. Böylece cemlerdeki farklılaşmanın önüne geçilmiş, yanlış uygulamalar önlenmiş olurdu.

II. Bayezıd’ın çağrısı üzerine (905 H. – 1499 M.) yılında İstanbul’a geldi. Çinili köşk’te İkinci Bayezıd’a nasib verdiği söylenir. Ondan sonra Dimetoka’ya dönmedi. İkinci Bayezıd’ın buyruğu üzere Hacı Bektaş Veli dergahı’na gitti, Pir Evi’ni ikinci defa şenlendirdi. Kırklar meydanı’nın dışındaki yapıların çoğu, Balım Sultan döneminde yaptırıldı. (927 H. – 1520 M.) yılında Pir Evi’nde göçtü. Göçümünden iki yıl önce, Hacı Bektaş Veli tekkesinde, Şehsuvaroğlu Ali Bey tarafından yaptırılan özel türbe­sine gömülmüştür. Balım Sultan’ın babası Mürsel Gazi, Harmancıktaki Mürsel Baba dergahı’nda, annesi Kız Ana, Bulgaristan’ın Eski Cuma kentinde Kız Ana tekkesinde yatar.

Araştırmacı A. Haydar Avcı’ya göre, Balım Sultan 1499 yılına kadar Dimotka’da Kı­zıl Deli dergahında postnişin olarak bulunmuş, 1500’lü yıllarda 2. Beyazıt’ın çağrısı üze­rine Hacı Bektaş dergahına gelip posta oturmuştur. 1428-1516 yılları arasında yaşamıştır. Mürsel Bali’nin oğludur. Yusuf Bali ve Balım Sultan ya kardeştir, ya da Balım Sultan, Yusuf Bali’nin oğludur. (Kalender Çelebi Ayaklanması, AAA yayınları, 1998 s. 42-44)

Bektaşilik’tarikatına bir kurum niteliği kazandıran, onu düzenli bir ocağa dönüştüren bir kişi olarak bilinen Balım Sultan (kimi yerde Balum Balı Sultan) nefesleri var mı yoksa başkası yazıp onun adına yazıya mı geçirmiş, bu kesinlikle bilinemiyor. Kimi eski şiir dergilerinde bir kaç nefesi görülüyor. Nefesleri, yaratış yönünden, başarılı olup olma­dığı değil de, Bektaşi anlayışının yayılmasında katkısı bakımından üzerinde durulmalıdır. Balım Sultan adını taşıyan bu şiirlerde egemen konu Hz. Ali ile ehli beyt’e duyulan sevgi, onlara gösterilen saygıdır.

Balım çoklar ile sohbet edübdür Bu yola erkâne emek venibdür Gidin görün pirim nerde durubdur Pir olduğu yerden haber ver imdi.

Bu şiirin dili, söylenişi eski, salt bir Alevi – Bektaşi duygusu içerdiği açık. Ayrıca “bu yola erkâna emek verübdür” dizesiyle, Balım Sultan’ın Bektaşilik’e verdiği emek, onu kurumlaştırmaya çalışması da gündeme getiriliyor. Bu dörtlüğün bulunduğu koşukta:

Şâh – i merdân gibi ere tapanın Kim idi bekçisi o dört kapunun

Ev içinden bize haber vir imdi. dizeleri ozanın Hz.Ali’ye bağlılığını açıklıyor. Balım Sultan’ın başka bir şiirinde geçen:

Benim sevdiceğim Ali’dir Ali
Ali’yi sevenler olmaz mı veli Pirimin elinden içmişim dolu Ali’yi seversen değme yarama dizeleri Bektaşiler arasında sık sık okunur, yinelenir. (İ. Z. Eyüboğhı, a. g. e. sh: 122)

GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCE YAPISI

Balım Sultan, Hacı Bektaş Veli’nin düşüncelerini görüşlerini bir inanç yolu haline getirmiştir. Bunun için Bektaşilik üzerine bilgi vermek, okuru bu konuda aydınlatmak is­tiyoruz.

Bektaşilik, Hacı Bektaş Veli’nin düşünceleri çevresinde oluşan dinsel akım ve Balım Sultan’ın (ö. 1516) kurduğu tarikat. 13. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’ya geldiği sanılan Hacı Bektaş, Babai Ayaklanması’ndan sonra geriye kalan Babailerle, Kalenderi, Haydari, Camî, Ethemi gibi bir çok Şii – Batıni kesimi bir araya getirerek Bektaşîliğin temellerini attığı sabittir.

Bektaşilik Anadolu’nun Moğol istilasına uğradığı, merkezi otoritenin zayıfladığı, halkın kendi örgütlerini kurmaya giriştiği bir ortamda Ahi örgütüyle dayanışma içinde gelişmeye başladı. Önceleri bir tarikat yapısı taşımayan Bektaşilik, Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla birlikte hem örgütlü bir biçim almaya, hem de sivil bir kurum olmaktan çık­maya başladı. Nedenleri tam bilinmeyen bir süreç içerisinde yeniçerilerle özdeşleşti ve onlarla birlikte giden dervişler aracılığıyla Rumeli’de de yayıldı. Yeniçeri Ocağı’na “Hacı Bektaş Ocağı” denmeye başlandı. 15. yüzyıl sonlarında Balım Sultan, Bektaşîliği belirli bir düzeni, kuralları ve öğütlenme biçimi olan bir tarikat durumuna getirdi. Kuruluş dö­neminde I. Osman, Orhan ve I. Murad’ın desteğini gören Bektaşilik, Osmanlı Devleti’nin ideolojik yönden Sünni bir çizgiye iyice oturması üzerine devlet desteğini önemli ölçüde yitirdi. Ama yeniçeriler arasında tutulduğundan etkisini sürdürdü. Osmanlı Devleti’nin gerileme ve çöküş döneminde Yeniçerilerin giriştikleri ayaklanmalar ve zorbalıklar Bek­taşîliğin gücünü ve saygınlığını sarstı. II. Mahmud, 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldırırken Bektaşi tarikatını da yasakladı. Bektaşiler üzerinde yoğun bir baskı uygulandı Binlerce Yeniçeri ve Bektaşi öldürüldü. Abdülmecid döneminde yeniden kendi tekkelerini oluşturan Bektaşiler, kendisinin de Bektaşi olduğu düşünülen Abdülaziz döne­minde giderek güçlendiler ve II. Abdülhamid döneminde eski güçlerini kazandılar. Cum­huriyetin kurulmasından sonra 30 Kasım 1925’te çıkarılan tekke, zaviye ve türbelerin ka­patılması ve tarikatların yasaklanmasına ilişkin yasayla, Bektaşilik de resmi olarak yasaklandı.

Bektaşilik’te Anadolu’nun yerleşik inançlarının izleri de açık biçimde görülür. Bektaşilik Ahmed Yesevi, Bayezid Bistami ve Muhyiddin Arabi gibi İslam mutasavvıflarına da yönelmiş ve çeşitli sistemlerden aldığı öğeleri kendi düşünce yapısı içinde eritmiş» kendi kimliğini oluşturmuştur.

Hacı Bektaş Veli’nin yolu dört kapı kırk makam temeli üzerine kurulmuştur. Bu dört kapı Şeriat, tarikat, marifet ve hakikat kapılandır. Bektaşiler şeriat kapısına “bel oğlu”, tarikat kapısına “yol oğlu”, marifet kapısına “il oğlu”, hakikat kapısına da “Atam gök, anam yer” derler.

Şeriat kapısı, islamın ve ehl – i beyt yolunun gereklerine uymaktır. Bu nedenle Bek­taşi, dinin yasaklarına uymak ve saygı göstermekle yükümlüdür. Şeriat kapısına girenler bel oğludurlar.

Tarikat kapısı, mürşide bağlanmaktır. Mürşit, tarikata giren yol oğluna tarikatın temel­lerini, törelerini öğretir. Tarikat kapısına girenler elinden, belinden, dilinden dolayı bir ha­taya düşmemelidir.

Marifet kapısına giren Bektaşi evrenin sırlarını öğrenecektir. Bu kapıya giren il oğlu, hakikat âlemine dalacak, mutlak güzelliği görecek, evrenin yaratıcısı Tann’yı tanı­yacaktır. Bu aşamadaki Bektaşi bireysellikten kurtulacak, bütün insanları sevecek ve elini insanlığa uzatacaktır.

Hakikat kapısına ulaşan kişi olgunlaşmış ilim evrenine ayak basmıştır. Bu kapıda, üç aşamadan geçerek ayne’l – yakin (kesin gerçeklik), ilme’l – yakin (kesin bilgi) ve hak- ke’l – yakin (Tann’da yok olma) sırlarını öğrenecektir, Böylece evreni tanıyacak ve nefsini arındırarak Tanrı’ya kavuşacaktır.

Bektaşîlikte dört kapı inancına bağlı olarak dört inanç geliştirilmiştir. İbadet, niyaz, adak ve vuslat. İbadet Tanrı birliğine inanmayı dile getirir. Niyaz yalvarmaktır. Bektaşiler başta Hz. Ali olmak üzere uluları sürekli anarlar. Adak, dergaha gönderilen koyun ve para gibi armağanlardır. Vuslat ise mutlak güzellik olan Tanrı’ya inançla ulaşmaktır.

Bektaşîliğin en önemli temellerinden birisi de”tevella” ve “teberra”dır. Tevella Hz. Muhammed’in soyunu sevmek ve Oniki imam’ı veli, önder kabul etmektir. Teberra ise başta Yezid ve yandaşlan olmak üzere bütün ehl – i beyt düşmanlanna düşman olmak, on­lardan uzak durmaktır. Tevella önceleri Tanrı’yı sevmek, O’nda yok olmak, Teberra, Tanrı’dan başka varlıklardan, masivadan yüz çevirmek anlamını ifade etmektedir.

Bektaşilerin kendilerine özgü, ayırıcı kimi usüller vardır. Bunlardan birisi, bı­yıklarını dudaklarının üstüne doğru uzatmalarıdır. Buna “mühür” derler. Birbirleriyle karşılaştıkları zaman sağ ellerini kalpleri üzerine koyar ve başparmaklarını kaldırarak bo­yun keserler. Tokalaştıkları zaman başparmaklarını birbirine değdirirler, aynı anda eğile­rek birbirlerinin ellerini öperler. Birisi “vakitler aşk olsun” derken, öbürü “aşkın cemal ol­sun nazarım” karşılığını verir.

Bektaşi babaları başlarına on iki dilimli taç giyerler, göğüslerine de “teslim taşı” adını verdikleri 12 köşeli bir taş takarlar. Üstlerine haydariyye adında bir hırka giyer, bellerine tıgbend denilen bir kuşak kuşanırlardı. Teber ve keşkül taşıyan Bektaşilerin kendilerine özgü sancakları da vardı.

Bektaşîliğe girmek isteyen kişi önce bir süre denenir. Deneme süresini başarı ile dolduran kişi, “ikrar ayini” denen törenle tarikata girer, başka bir deyişle inabe alır, ikrar verecek kişi için törenden önce bir rehber seçilir. Rehber, adaya tarikat abdesti aldırır. Bu, simgesel olarak adayın önceki günahlarından arınmasını ifade eder, İki rekât namaz kıldırdıktan sonra ölü gibi kefene sarılan adaya telkin verilir; daha sonra meydana getirilir. Burada On iki imam’ı simgeleyen 12 post vardır ve her birisinin üzerine bir can oturmuştur. İçeriye gi­ren aday, rehberinin öncülüğünde dört kapıya (şeriat, tarikat, marifet, hakikat) selam vere­rek ilerler; böylece dört kapıdan geçmiş olan aday mürşidin önüne getirilir. Mürşid sağ elini ikrar verecek adayın iki omuzu arasına koyarak “kuşkusuz bana baş eğerek ellerini verenler Allah’a baş eğip el vermiş sayılırlar” (48 / 10) ayetini okuyarak bu elin “pençe-i âl-i âbâ” olduğunu söyler. Boynundaki mendil çözülür, kulağına “girme girme, dönme dönme, eline, beline, diline sağ ol, mürşidin Muhammed, rehberin Ali” denir. Kefeni çı­karılır, böylece sembolik olarak yeni yaşamına doğduğu anlatılmış olur.

Bu tören sırasında içeride yalnız bir tek kandil yanar. Tören biter bitmez bütün kan­diller yakılarak ortalık aydınlatılır. Aday mürşitten başlayarak postlar üzerinde oturan bü­tün canların önüne gelir, saygı ile önce postu, arkasından babanın elini öper. Giriş töreni Bektaşîliğin özellikle Alevilikle iç içe girdiği Anadolu’da değişik biçimler kazanmıştır.

Bektaşîlikte beş derece vardır. Birinci dereceyi tarikata girmek isteyen talipler oluş­turur; bunlara “aşık” denir, ikinci derecede tarikata yeni giren ve kendilerine “muhib” de­nilen kişiler yer alır. Muhibler arasından dervişlik ikrarı vererek derviş olanlar da üçüncü dereceyi oluştururlar. Dördünçü derecede babalar yer alır. Belirli bir hizmetten sonra ge­rekli yeterliğe ulaşan dervişe halîfebaba tarafından babalık verilir. Beşince ve en yüksek dere­cede ise halifeler bulunur.

Bektaşilik belli başlı iki kola ayrılmıştır. Hacı Bektaş Veli’nin evli ya da bekâr ol­duğu konusunda ortaya çıkan bu iki koldan birincisi Hacı Bektaş’ın bekâr (mücerred) ya­şadığını öne süren Babagân kolu; İkincisi ise Pir’in evli olduğunu kabul eden Çelebiyan kolududur. İki kol bu basit ayrım yüzünden adeta birbirine düşman olmuştur. “Belden gelenler” denen Çelebiyan kolu Alevilikle karışarak daha çok Anadolu’da “yoldan gelen­ler” denen Babagân kolu ise özellikle Rumeli’de yaygınlık kazanmıştır.

Balım Sultanın “Erkannamesinin” içeriği değişmeden günümüze değin gelmiştir.

NEFESLERİNDEN ÖRNEKLER

— 1 —

El ele tutuşup gidelim kardeş X

Muhammed Ali’nin yoludur bu yol

Cümlemiz bir vücud olalım kardeş

Muhammed Ali’nin yoludur bu yol

Dertliler derdinin pazarıdır bu

Merdane mertlerin asarıdır bu

Gerçek erenlerin esrarıdır bu

Muhammed Ali’nin yoludur bu yol

Erenler yoluna gitmek böyledir,

Balum’da mihrabı kuldur, köledir,

Derdiğini cem et, erenlere ver,

Muhammed Ali’nin yoludur bu yol,

(Haşan Giilşah, a. g, e. sh: 116)

Pend: Söz — Guşetmek: Dinlemek — Hıfz: Sakla, tut— Asar: Eserler.

— 2 —

Mü’min müslim bir araya gelince

Pirlerin elinden dolu ahuca

Günah sevab hep anda sorulunca

Şâh’ı sever isen değme yarama

Benim yaralarım bağlıdır bağlı

Aşık -1 sâdıkm ciğeri dağlı

Balım Sultan Mürsel Balı’nın oğlu

Ali’yi seversen değme yarama

— 3 —

Evvel baştan Muhammed’e salavat

Arif isen bu manayı ver imdi

Şeriattır tarikattır, marifet

Hakikatten bize haber ver imdi

Yahşilerle konuş yaramazdan kaç

Ma’rifetin varsa gel gevherin saç

Al bu dört kilidi dört kapuyu aç

Ev içinden bize haber ver imdi

Balım çoklar ile sohbet edübdür ‘

Bu yola erkâna emek verübdür

Gidin görün pirim nerde durubdur

Pir olduğu yerden haber ver imdi

Yahşi: İyi — Yaman: Kötü — Yol, Erkân: Eğitim, düzen — Gevher: Öz — Mari­fet: Ustaık, yetenek— İmdi: Şimdi.

Menim sevdüceğüm Ali’dir Ali

Ali’yi sevenler olupdur veli

Pirimin destünden nûşettim dolu

Ali’yi seversen urma zahmıma

Hakk’ı tınmaz ile itme pazar

Ol minafuk ehl-i imanı bozar

Niyaz kılmayısar yaralar azar

Ali’yi seversen urma zahmıma

Not: Bu nefesin daha değişik bir varyantı yukarıya alınmıştır.

Kimi kitaplarda nakarat dizesi: “Ali’yi seversen değme yarama” şeklindedir.

Zahm: Yara — Dest: El — Nûş etmek: İçmek. — Urma: ’â

Dâim kılarız biz zân Harceyleriz elde vârı

Dost yoluna verdik seri

Münkirimiz hârdır bizim

Aşk bülbülüyüz öteriz İstivayı gözler gözüm,

Râh-ı Hakka yüz tutarız

Seb’el mesânidir yüzüm,

Mânâ gevherin satarız

Enel – Hakk’ı söyler sözüm,

Müşterimiz vardır bizim

Mirâcımız dârdır bizim

Haber aldık Muhammet’ten

Geçmeyiz zât u sıfattan

Balım nihân söyler

Zattan İrşâdımız sırdır bizim

Dân Görgüde talibin aldığı durum — Maksud: Erek, İstek — Kaba: Giysi — Gen­cine: Hazine — Zar: İnilti, Ağıt — Har: Diken— Zât: Tanrı’nın özü — Sıfat: Tanrı niteliği. Tanrı görünümü. — İstiva: Hak ile Halkın ara kesiti — Nihan: Gizli — Seb-el mesaili: Yedi ayet. Fatiha suresi. Kuran -1 Kerimin ilk suresi. Kuran -1 Ke­rim yorumcularının büyük çoğunluğu bu sureyi Kuranln özeti bilir. Besmeleyle baş­lar,:

Bismillahirrahmanirrahim

Anlamı: « (1 – 4) Hamd, alemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve din gününün sahibi olan Allah’a mahsustur. (5 – 7) (Allah’ım) Ancak sana kulluk eder ve yal­nız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdiğin kimselerin, gazaba uğramayan­ların, sapmayanların yoluna eriştir.» (Amin).

— Neciyyullah. Nûh Peygamber’in lâkabıdır ve “Tanrı tarafından kurtarılmış” anla­mına gelir.

— Nevruz. “Yeni gün” demektir. Güneşin koyun burcuna girdiği ve ilkbaharın baş­ladığı bu gün, Zerdüşt dinince en büyük bayramdır. Alevî-bektâşîler Nevruz’u, Hz. Ali’nin doğum günü sayarlar.

Mehmet Özgür Ersan
Abdal Yesari

Hünkar Hacı Bektaş Veli Ocağı Dedesi

1)Ahmet Yaşar Ocak Balım Sultan DİA 5-18
2)H.Dursun Gümüşoğlu Sadık Abdal ve Dıvanı s.120-122
3) Peçeci Ibrahim Efendi Peçevi Tarihi I,s.125
4) Abdülbaki Gölpınarlı Vilayetname
5) A.Celalettin Ulusoy Hünkar Hacı Bektaşi Veli ve Alevi Bektaşi Yolu s.748

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir