İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

TESLİM ABDAL

TESLİM ABDAL, Mehmed
(d. ?/? – ö. ?/?)
tekke şairi
(Tekke / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
Teslim Abdal’ın hayatı ile ilgili bilgiler kaynaklarda farklılık gösterir. Araştırmalarda, farklı yer ve zamanlarda yaşamış Teslim Abdal (lar) ve türbesi olduğu görülmektedir (Denizli, Çorum, Malatya, Trakya). Bunlardan en bilineni 17. yüzyılda yaşamıştır ve asıl adı Mehmed’dir. Sultan 4. Murad döneminin bir Bektaşi büyüğü, yeniçeri ocağının halife babasıdır ve Bağdad seferine katılmıştır. Alevi-Bektaşi şairleri içinde mümtaz bir yere sahiptir (Kaya 2002).
17. yüzyılda Çorum yöresinde yaşadığı düşünülen Teslim Abdal’ın yaşamı üstüne ayrıntılı bilgi yoktur. Çorum’a bağlı Teslim köyü onun adını taşır. Kimi deyişlerinde Osmanlı ve İran devletleri arasında sürüp gelen siyasi ve askeri çekişmelerle ilgilendiği anlaşılmaktadır. Mezarı ve türbesi Çorum ili Mecitözü ilçesine bağlı Teslim köyündedir (Ercan 1991: 57). Köyün önceki adı Teslim Abdal değildir.
Mecitözü ilçesi Teslim köyündeki bu ozanın kimliği ile ilgili bilgilerden biri; Sivas Müzesinde bulunan “Bektaşi Tekkelerinin Teftişi” adlı defterde mevcuttur. Bu defter, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılıp Bektaşi tekkelerinin kapatılması üzerine sonradan padişah II. Mahmut’un emriyle düzenletilmiş resmî belge niteliğindedir (Özmen 2002: 11).
S. Nüzhet Ergün, Vasfi Mahir Kocatürk, Cahit Öztelli ve Refik Ahmet Sevengil gibi yazarlar, Teslim Abdal’ın Denizli’de kendi adına izafe edilen Teslim Abdal Sultan zaviyesinde yattığını ve 4. Murat (1612-1640) dönemini gördüğünü, Bağdat fethine (1638) katıldığını söyleyen kaynaklara değer vermişlerdir. Ancak bu Teslim Sultan Abdal hakkında elimizde hiçbir belge ve bilgi yoktur (Özmen 2002: 7) Bir başka Teslim Abdal daha vardır ki, Onun mezarı, Trakya Keşan’a bağlı Teslim Abdal köyündedir (İvgin 1989’dan aktaran, Özmen 2002: 10).
Eldeki mevcut eserlerin verdiği bu bilgiler dışında bir de Teslim Abdal ile ilgili Can Yoksul’un makalesinde şu bilgiler yer almaktadır: Teslim Abdal Elazığ’ın Baskil ilçesine bağlı Şeyh Hasan (Şıh Hasan) köyündendir. Şeyh Ahmet dedenin torunlarından dördüncüsü olan Şeyh Melek kolundan gelen Kalender Abdal’ın oğludur. Kalender Abdal da bir gerçektir ve nefesleri vardır. Bu köyün Doğu tarafında Şeyh Ahmet dedenin Türbesi ve civarında da köyün mezarlığı vardır. Batı tarafında bir tepenin arka yüzünde de Teslim Abdal’ın türbesi ve onun çevresinde de ondan gelen torunlarının mezarları vardır. Teslim Abdal’ın ikinci oğlu Süleyman’dan doğma Derviş Ali’nin mezarındaki tarih 1172 dir. Bundan anlaşılacağı üzere Rumi 1090 da miladi ise 1670 yıllarında yaşamış olduğu anlaşılır.
Teslim Abdal’ın beş oğlu olmuştur. Adları şöyle: İmam, Hüseyin, Süleyman, Bektaş ve Cafer’dir. Bunlardan İmam Teslim Abdal’ın sağlığında öldüğü için, Ceddi Şeyh Ahmet dede mezarlığında gömülüdür. Hüseyin oğlunun mezarı Teslim Abdal’ın türbesi içinde, Süleyman, Bektaş ve Cafer’in mezarları ise Teslim Abdal mezarlığındadır.
Süleyman oğlundan gelen Derviş Ali’nin türbesi de Şeyh Ahmed dedenin türbesi bitişiğinde kârgir kubbeli bir türbedir. Derviş Ali de bir gerçek Er’dir. Yaygın nefesleri vardır. Teslim Abdal’ın sayısı çok olan nefesleri vardır. Ama elimize ancak yetmiş kadarı geçmiştir. Köyünde onun soyundan gelenlerde bir zihniyet vardır ki onun eserlerini kimseye vermeyip sıkı sıkı saklamaktadırlar. Bu yüzden fazla elde edilememişlerdir.
Teslim Abdal ata ve dedelerine saygılı bir kişidir. Bu yüzden öldüğü zaman kendisine daha fazla ilgi gösterilip, Şeyh Ahmet dedeye daha az ilgi gösterilme ve bu yüzden de saygısızlık etmiş olması ihtimaline karşı, kendi mezarının bugünkü Tepe Düzü mevkiine yapılmasını vasiyet etmiş. Onun için Şeyh Hasan köyünün iki mezarlığı var. Teslim Abdal’dan sonra bu soydan gelen kişiler Teslim Abdal mezarlığına defnedildiler. Yalnız Teslim Abdal’ın oğlu İmam Teslim Abdal hayatta iken vefat ettiği için Şeyh Ahmet Dede mezarlığına defnedilir (http://www.turkuler.com).
Teslim Abdal Şeyh Ahmed Dede`nin torunlarındandır.Teslim Abdal`ın doğum ve ölüm tarihleri hakkında günümüze net bir bilgi ulaşmamıştır,sonradan yazıldıgı anlasılan Şeyh Hasan (Tabanbükü) Köyü`ndeki mezar kitabesinde “Teslim bini El-Seyyidi Hüseyini“ Hicri 1165 Miladi takvime göre 1751 yazısı bulunmaktadır.
Teslim Abdal, bir deyişinde şöyle der:
Bir ağır yük idi devrildi üstüme
Kalkıp uyansana Şeyh Ahmed Dede
Zalim olanlar gide hışmına
Kalkıp uyansana Şeyh Ahmed Dede
Ol Hızır nebi de gidiyi bile
İnşallah yurdunda çokdur budala
Azdı ümmetiniz yeridir bela
Kalkıp uyansana Şeyh Ahmed Dede
Şeyh Ahmed Dede muradım verse
On iki imamlar yardıma gelse
Melekler periler yüzüme gülse
Kalkıp uyansana Şeyh Ahmed Dede
Teber Imam Hasan`a versene
Zülfikarı sen eline alsana
Azdı mahluk din Islama koysana
Kalkıp uyansana Şeyh Ahmed Dede
Hey gaziler burda mümin mi kaldı
Herkes ikrarını elinden saldı
Ali`nin yolunda bir nisbet kaldı
Kalkıp uyansana Şeyh Ahmed Dede
Teslim Abdal eydür sonuna bakın
Ceht eylen gerceğin dinine tapın
Şeyh Ahmed Dede`nin hatırın yapın
Kalkıp uyansana Şeyh Ahmet Dede
Tekirdağ,Denizli ve Çorum`da makam ve Türbeleri vardır. Derviş Ali,Gül Mustafa ve Derviş Muhammed torunlarıdır Türbeleri Şeyh Hasan (Tabanbükü) köyündedir.
Teslim Abdal’ın bestelenmiş eserleri, halkın hafızasında daha çok iz bırakmıştır. 17. yüzyıl Alevi ozanlarının en büyüklerinden biridir. Yaşayışı ancak kendisinin ve başka ozanların şiirlerinden çıkarılabiliyor. Buna göre Teslim Abdal, tarikatta yüksek yeri olan bir pirdir. Pir Sultan Abdal kadar olmasa da Alevi-Bektaşilerce tutulmuş Teslim Abdal’ın şiirlerine hemen her cönkte yer verilir (Kaya 2002). Teslim Abdal Anadolu Alevi şiirinin önde gelen temsilcilerindendir. Dönemin siyasi şartları gereği kendilerine yapılan baskı ve kovuşturmalarından da eserlerinde söz eder. Bu nedenle gönül erleri 17. yüzyılda bazı şeyleri gizlemek zorunda kalır.
Kaynakça
Ercan, Abdullah (1991). 14. Yüzyıldan Günümüze Çorumlu Şairler. İstanbul: Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı Yay.
Oğuz, M. Öcal, Bengisu Kolcu (2006). 2004 Yılında Çorum’da Halk İnançları ve Türbeler. Ankara: Hitit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Topluluğu Yay.
Özmen, İsmail (2002). Teslim Abdal Hayatı ve Şiirleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
TRT Ulu Ozanlar Belgeseli (2010). Teslim Abdal.
Yoksul, Can (1998). “İki Alevi Şairi: Teslim Abdal ve Kul Yakup”. Avrupa Alevilik Araştırmaları Dergisi, Yıl 1. 1: 120-158.
Deyişleri
Seherde bir bağa girdim
Ne bağ duydu ne bağbancı
El vurup güllerin derdim
Ne bağ duydu ne bağbancı
Bağın kapusunu açtım
Sayın ki cennete düştüm
Yar ile tenha buluştum
Ne bağ duydu ne bağbancı
Seherin bülbülü öttü
Öttü de murada yetti
Teslim Abdal yükün tuttu
Ne bağ duydu ne bağbancı
Özmen, İsmail (2002). Teslim Abdal Hayatı ve Şiileri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 54.
Deyiş
Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Dünya sana bâki değil ne fayda
Ettiğin işlere pişman olursun
Pişmanlığın ele girmez ne fayda
Bir gün seni eletirler evinden
Hak’kın kelâmını kesme dilinden
Kurtulmazsın Azrail’in elinden
Türlü türlü yolun olsa ne fayda
Söylersin de sen sözünden şaşmazsın
Helâlini haramından seçmezsin
Kepeğin tükenir su da içmezsin
Hep deryalar senin olsa ne fayda
Teslim Abdal eyder, çöksem otursam
Cümle varlığımı ele yetürsem
Şu yalan dünyayı zapta getürsem
Hep dünyalar senin olsa ne fayda
Özmen, İsmail (2002). Teslim Abdal Hayatı ve Şiileri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 61.
Düvaz-nâme
Ta ezelden yârın yüzüne bakıp
Cemâl-i dîdârı gören ağlar mı
Yetişip bir mürşit eteğin tutup
Özünden benliği ıran ağar mı
Ali’yle Muhammet geldi bürhâna
Hatice Fâtıma ehl-i imâna
Bileyip özünü ulu meydâna
Anlayıp zâtını bilen ağlar mı
Sâhib zaman yakın ola gelirse
Hasan’la Hüseyin âhın alırsa
Erenler deminden her ne gelirse
Ere erip Hakk’ı gören ağlar mı
Zeynel Âbidin’in yüzünü görüp
Muhammet Bâkır’ın sırrına erip
Caferi Sâdık’ın dârına durup
Burada ikrârın veren ağlar mı
Musa’yı Kâzım’ın Tûr’una uçup
İmam-ı Rıza’nın yurduna göçüp
Küfür köprüsünü ileri geçip
İman deryasına dalan ağlar mı
Tâki, Nâki, Askeri’yi bir bilen
Hak Muhammet ile Mehdi’dir gelen
Her dâim kırkların cem’inde olan
Muhabbet dadını duyan ağlar mı
Teslim Abdal dâim yüksek uçar mı
Erenlere teslim olan kaçar mı
Dört kapıdan kırk makamdan geçer mi
Bir olup birliğe ağlar mı
Ercan, Abdullah (1998). 14. Yüzyıldan Günümüze Çorumlu Şairler. İstanbul: Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı Yay. 60.
Mürşide varmaya talip olursan
İptida insandan rehber isterler
Verdiğin ikrara doğru gelirsen
Ahd ile peymandan rehber isterler
Mürşidin nazarı müşkülü seçer
Kamil olan rehber sırat’tan geçer
Can kuşu kafesten akıbet uçar
Tenden uçan candan rehber isterler
Mürşidin var ise olursun insan
Mürşidin yok ise kalırsın hayvan
Arasat gününde kurulur mizan
Açılan mizandan rehber isterler
TESLİM ABDAL söyler bu hikâyeti
Nefsini bilmektir gücün gayeti
Yirmi sekiz huruf yedi ayeti
Bunu bilmeye de rehber isterler
– 2 –
Dört duvar içinde olsa mekanım
Taşrasından esen yel bana neyler
Yanımdaki sudan korku çekerim
Uzakta çağlayan sel bana neyler
Mekanım balçıktır, üstadım Ali
Muhammed nesline demişim beli
Çekerim gayreti sererim yolu
Ben Hak’tan korkarım el bana ne der
Teslim Abdal eder, gözler kanlı yaş
Aradım bulamadım bir sevdasız baş
Herkesin ameli kendine yoldaş
Haramzade olan kul bana neyler
– 3 –
Seherde bir bağa girdim
Ne bağ duydu ne bağbancı
El sundum güllerim derdim
Ne bağ duydu ne bağbancı
Bağın kapusunu açtım
Sandım ki cennete düştüm
Yar ile tenha buluştum
Ne bağ duydu ne bağbancı
Seherin bülbülü öttü
Öttü de murada yetti
Teslim Abdal yükün tuttu
Ne bağ duydu ne bağbancı
– 4 –
Gel ha gönül havalanma
Engin ol gönül engin ol
Dünya malına güvenme
Engin ol gönül engin ol
Şu dünyanın hali böyle
Yalan yahşi geçer şöyle
Söyledikçe engin söyle
Engin ol gönül engin ol
Gökte uçar huma kuşu
Bilmeyenler atar taşı
Enginlik gönülün işi
Engin ol gönül engin ol
Teslim Abdal özüm haktır
Sözümün yalanı yoktur
Engin söyle büyüklüktür
Engin ol gönül engin ol
Biz ne idik bize bunca nazar kıldın ya mabut
Hikmetine şükrederem ya ilahi çok şükür
Dertliye derman edici cümleye sensin tabip
Hikmetine şükrederem ya ilahi çok şükür
Ayak vermişsin ihsandır alemi gezsin diye
El vermişsin ondan özge okuyup yazsın diye
Dil vermişsin söylemeye yadigar düşsün diye
Hikmetine şükrederem ya ilahi çok şükür
Göz vermişsin kaftan kafa hükmü yürüsün diye
Kirpik koymuşsun önüne gözü korusun diye
Özge cemal yaratmışsın güzel görünsün diye
Hikmetine şükrederem ya ilahi çok şükür
Akıl vermişsin anlayıp mürebbisin anmaya
Fikir vermişsin, fikredip kendi kendin bilmeye
Sabır vermişsin sabredip hırsı, nefsi yenmeye
Hikmetine şükrederem ya ilahi çok şükür
Kuduretten göndermişsin kısmetler gutlar bize
Et içinde damardan sızdırmışsın sütler bize
Kuru ağaçta bitirmişsin meyveler dutlar bize
Hikmetine şükrederem ya ilahi çok şükür
Teslim Abdal eder peygamber gibi canımız var
Alemin fahri Muhammet gibi sultanımız var
Biz niye şükretmeyek ki şefaatkanımız var
Hikmetine şükrederem ya ilahi çok şükür
Canım kurban olsun senin yoluna.
Adı güzel, kendi güzel Muhammed.
Söylenirsin cümle âlem dilinde.
Adı güzel, kendi güzel Muhammed.
Terâzinin bir ucunda Haydar oturur.
Yanı sıra cümle ümmet yetirir.
Elinde de yeşil sancak getirir.
Adı güzel, kendi güzel Muhammed.
Mümin olanların çoktur cefâsı,
Âhirette olur zevki sefâsı.
Onsekizbin âlemin mustafâsı,
Adı güzel kendi güzel Muhammed.
Sen bir Peygambersin şeksiz, gümansız.
Sana inanmayan dinsiz, îmansız.
Teslim Abdal neyler dünyayı sensiz.
Adı güzel, kendi güzel Muhammed.
Adam sen Tanrı değilsin
Zor gelme pazın üstüne
Mademki yaradılmışsın
Doğru gel izin üstüne
Şüphen mi varki ölmeye
Sorulup suval vermeye
Haklılar hakkın almaya
Varusın divan üstüne
Ahırında öleceksin
Bir kuyuya varacaksın
Bir gün serbest olacaksın
Üç beş arşın bez üstüne
Dünyanın ötesi dardır
Dostluğu yok eğri yardır
Bir avuç toprağı vardır
Ağırı gözün üstüne
Dünyan güruhu nacidir
Önü tatlı sonu acıdır
Bet huyun kızgın saç olur
Düşersin yüzün üstüne
Teslim Abdal hak batına
İnanırsan ahretine
Kul giderse hak katına
Söz olmaz sözün üstüne
Mertebesi ulu Keremi Ali
Abbasın Alioğlu ya Seyit Ahmet
Mışdı maksadı daima kula
Abbasın Ali oğlu ya Seyit Ahmet
Kusura bakıpda yayımı yasma
Eteğini tuttum elimi kesme
Amanım sanadır mürvetim basma
Abbasın Alioğlu ya Seyit Ali
Bendeyi tıflıla eyle inayet
Biçare zayıfam değil hidayet
Günahkar kulunum söyle kıyafet
Abbasın Alioğlu ya Seyyit Ali
Özürüm, niyazım, sanadır nazım
Dergahına sürdüm şu kara yüzüm
Ricam kabul eyle dinlersen sözüm
Abbasın Alioğlu ya Seyit Ali
Teslim Abdal Heydur Sultanı Celil
Ya ulu Allah İbrahim Halil
Günahkar kuluna hayırlı delil
Abbasın Alioğlu ya Seyit Ali
Yer yok iken, gök yok iken
Bu cihana gelen kimdir?
Altı atasız anasız,
Zuhur edip olan kimdir?
Cimsiz cenanın karnında,
Kim geldi cena karnında,
Atasız ana karnında,
Tatlı selam alan kimdir?
Sayısı nedir sekizin,
Hesabı nedir dokuzun,
Yer ile sarı öküzün,
Arasında olan kimdir?
Gelişi nerden salikin,
Halkın değildir halikin,
Öküz ile ol balığın,
Karnında çok kalan kimdir?
Balığı suya saralım,
Su ne söylerse görelim,
Teslim Abdal der soralım,
Bu manayı bilen kimdir?
Yüz bin yıl öğünse kabul değildir.
Sarı kepez keklik olmaz baz ile,
Meğerki cinlidir aslı depderi,
Tavuk depişirmi gölde kaz ile.
Aşıklarda saz var sazı bezerler
Söylerler sözünü yüze beraber
Kumaş alam dersin bezle beraber
Kumaşın bakası bezmi bez ile
Bilir misin seni varda yaradan
Şu benliği kaldırmadın aradan
Haber almamışsın akdan karadan
Hakka gidilir mi ezgi iz ile.
Sen bu dağa gider olmuşsun çoktan,
Korkmaz mısın evliyanın attığı oktan
Müslümanım dersin batılı haktan
Müslümanlık mı olur, yalan söz ile.
Teslim Abdal senin haline acır
Daneyi samandan seçegör savur,
Batılı hakdan seçmeyen işte odur gavur,
Ya niye seçmedin altı göz ile.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir