İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ehlibeyt’im, Nuh’un gemisi gibidir; kim onların peşinden Giderse kurtulur… Hadisi Üzerine

Nuh (aleyhisselam)’ın Gemisinin yürümesi, batmaktan ve helaketten
kurtulmasının asıl nedeni mübarek Ehl-i Beyt (aleyhisselam)’ın İsmet
ve Taharet’in (a.s) yüzü suyu hürmetinedir (aleyhisselam)’ın İşte Bu
Hadisin Tam Metni
‘Enes b. Malik, Resul-i Ekrem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
‘Allah Teala, Nuh’un kavmini helak etmek istediğinde Ona, Tik ağacını
ikiye bölüp gemi yapmasını vahyetti. Bu işi yaptıktan sonra onları ne
yapacağını bilemedi. Cebrail geldi ve geminin şeklini ona gösterdi.
Cebrail kendisiyle birlikte içinde 129 bin tane çivi olan bir de
sandık getirmişti. Hz. Nuh (a.s) bütün çivileri tahtalara çaktıktan
sonra geriye beş tane çivi kaldı. Onlardan birini eline aldığında
birden parlamaya ve gökteki parlak bir yıldız gibi ışık saçmaya
başladı. Hz. Nuh (a.s) buna çok şaşırdı. Allah, o çiviyi çok fesih bir
şekilde konuşturdu; çivi dedi ki: ‘Peygamberlerin en üstünü
Muhammed’in (s.a.a) adı benim üstümdedir.’
Cebrail, Nuh’un yanına geldi. Hz. Nuh ona dedi ki: ‘Bu nasıl bir
çividir böyle? Şimdiye kadar böyle bir şey görmedim!’ Cebrail dedi ki:
‘O çivi, Allah’ın yarattıklarının en üstünü olan Hz. Muhammed b.
Abdullah’ın (s.a.a) adınadır. Onu geminin ön sağ tarafına çak.’ Sonra
ikinci çiviyi aldı eline. O da parlayıp ışık saçmaya başladı. Nuh,
Cebrail’den: ‘Bu ne çivisidir?’ diye sorduğunda dedi ki: ‘Onun kardeşi
ve amcasının oğlu Ali b. Ebi Talib’in (a.s) adınadır. Onu geminin ön
sol tarafına çak.’ Sonra üçüncü çiviyi aldı eline. O da parlayıp nur
vermeye başladı. Cebrail dedi ki: ‘Bu çivi Hz. Fatıma’nın adınadır.
Onu babasının adına olan çivinin yanına çak.’ Dördüncü çiviyi eline
aldığında o da parladı ve ışık saçtı. Cebrail dedi ki: ‘Bu çivi İmam
Hasan’ın adınadır. Onu babasının adına olan çivinin yanına çak.’
Beşinci çiviyi eline aldığında da parladı, ışık saçtı ve ağladı. Nuh:
‘Bu ağlamak nedir?’ diye sorduğunda Cebrail dedi ki: ‘Bu çivi
şahidlerin efendisi Hüseyin b. Ali’nin adınadır. Onu kardeşinin adına
olan çivinin yanına çak.’ Sonra Peygamber (s.a.a): ‘Onu, levhalardan
yapılmış ve çivilerle kenetlenmiş bir gemide taşıdık.’[2] ayetini
okudu ve şöyle buyurdu: ‘Levhalar, geminin tahtaları, biz ise onun
çivileri idik. Biz olmasaydık gemi yolcularını götürmeyecekti.’[3]
Bu rivayete göre Hz. Nuh’un (a.s) gemisinin yürümesi, batmaktan ve
helaketten kurtulmasının asıl nedeni mübarek Ehl-i Beyt İsmet ve
Taharet’in (a.s) yüzü suyu hürmetinedir.[4]
Bazı fakihler diyorlar ki, insan arabasının üzerine Peygamberimizin
abasının altındaki beş mübarek zatın ve diğer Masum İmamların (a.s)
isimlerini yazarsa tehlikelerden korunur.[5]
[1] -Hoi, Seyyid Ebulkasım, Mu’cemu’r-Ricali’l-Hadis, c.21, s.35, Bi Ta ve Bi Na
[2] -Kamer/13
[3] -Seyyid b. Tavus, el-Eman Min Ahtari’l-Esfar ve’l-Ezman,
s.118-119, Al’ul-Beyt, Kum, 1. Baskı, HK.1409; Meclisi, Muhammed
Bakır, Biharu’l-Envar, c.11, s.328, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut,
HK.1404; Abakatu’l-Envar Fi-İmameti’l-Eimmeti’l-Athar, c.23, s.1081.
[4] -Mir Hamid Hüseyin Hindi, Abakatu’l-Envar
Fi-İmameti’l-Eimmeti’l-Athar, c.23, s.1080, 1082, 1092 (hadis hakkında
daha fazla bilgi için), Neşr-i Kitaphane-i Umumi-i İmam
Emiru’l-Müminin Ali (a.s) İsfahan, 2. Baskı, HŞ.1366.
[5] -Hüseyni, Şirazi Seyyid Muhammed, el-Fıkh, el-Murur, s.326, Bi Ta ve Bi Na.
Ehlibeyt’im, Nuh’un gemisi gibidir; kim onların peşinden Giderse kurtulur…
1- Resulullah (s.a.a): “Ben sizin aranızda iki paha biçilmez emanet
bırakıyorum; o ikisine sarıldığınız müddetçe asla dalalete
düşmezsiniz; Allah’ın Kitabı (Kur’an) ve Ehlibeyt’im olan itretimi.
Hiç şüphesiz, bu ikisi (Kevser) havuz(u) başında bana varıncaya dek,
hiçbir zaman birbirinden ayrılmazlar. Bakın benden sonra onlara nasıl
davranacaksınız?”
(Sahih-i Müslim, c.4, s.1874 Hadis: 36-37; Sünen-i Tirmizî, c.5,
s.662, Hadis: 2786-2788; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.4, s.30-36-54,
c.7, s.84, c.8, s.118-138-154; Sünen-i Darimî, c.2, s.889, Hadis:
3198; Müstedrek’üs-Sahihayn, c.3, s.118; et-Tabakat’ül-Kubra, c.2,
s.196; el-Mu’cem’ül-Kebir, c.3, s.65-67; es-Savaik’ul-Muhrika (İbn-i
Hacer), s.226…
İbn-i Hacer, es-Savaik’ul-Muhrika adlı kitabında otuza yakın değişik
senetle nakledildiğini söylüyor. İlginçtir ki İbn-i Hacer de diğer
birçok âlim gibi, Rafizî diye nitelendirdiği Ehlibeyt takipçilerine
hitap ederek şöyle diyor: “Rafizîler boşuna heveslenmesinler(!);
gerçek Ehlibeyt dostları bizleriz (Ehl-i Sünnet’i kastediyor);
Ehlibeyt’e sarılanlar, onların kurtuluş gemisine binenler, Ali’nin
gerçek Şiîleri bizleriz.(!)”
Ehlibeyt mektebinin büyük âlimlerinden Allâme Şerafüddin, bir
kitabında İbn-i Hacer’in bu sözünün altına şu şerhi düşmüştür: “Keşke
İbn-i Hacer’e bir sorabilseydim: Sayın İbn-i Hacer, Ehlibeyt senin
hayatının neresindedir? Hangi konuda onları örnek ve önder olarak
kabul ettin ki böyle büyük bir iddiada bulunuyorsun? Bakıyorum
itikatta imamın Eş’arî’dir, fıkıhta Şafiî, tefsirde Katedelerin,
Mücahidlerin… görüşlerini esas alıyorsun, hadiste ve diğer konularda
da durum daha farklı değildir. Bu mu Ehlibeyt’e sarılmak? Bu mu
Ehlibeyt’in gemisine binmek? Ve….)
2- Resulullah (s.a.a): “Benim Ehlibeyt’im, Nuh’un gemisi gibidir; kim
ona bindiyse kurtuldu ve kim ondan geri kaldıysa boğuldu. Yine benim
Ehlibeyt’im sizin aranızda, Benî İsrail kavminin ‘Hıtta’ kapısı
gibidir; kim o kapıdan girdiyse bağışlandı.”
(Müstedrek’üs-Sahihayn, (Hâkim Nişaburî), c.3, s.163;
Feraid’üs-Simtayn, c.2, s.246; Yenabi’ul-Mevedde, c.1, s.95;
Mecma’uz-Zevaid, c.9, s.168; es-Savaik’ul-Muhrika, s.184;
Cami’us-Sağir (Suyutî), c.2, s.533, Hadis: 8162; el-Menakıb
(İbn’ül-Meğazilî), s.132)
3- Resulullah (s.a.a): “Benim Ehlibeyt’imi kendi aranızda bedenden bir
baş ve baştan iki göz yerine koyun.”
(Mecma’uz-Zevaid (Heysemî), c.9, s.172; el-Fusul’ül-Mühimme (İbn-i
Sabbağ Malikî), s.8; Raşfet’üs-Sadi, s.91; eş-Şeref’ül-Müebbed, s.31;
İs’af-ür Rağibin, s.110)
4- Resulullah (s.a.a): “Hiçbir kimse biz Ehlibeyt’le kıyaslanamaz”
(Feraidü’s-Simtayn,c.1, s.45, Zehairü’l-Ukba, s.17, Yenabiü’l-Mevedde,
C:2, s.114)
5- Resulullah (s.a.a): “Yıldızlar yer ehlinin boğulmaktan kurtulma
güvencesi olduğu gibi, benim Ehlibeyt’im de ümmetimin ihtilaftan
korunma güvencesidir. Şu halde Arap’tan herhangi bir topluluk onlara
karşı gelirse, ihtilafa düşüp İblis’in hizbinden olurlar.”
(Müstedrekü’s-Sahihayn, c.3, S.162, Hadis: 4715, Es-Sevaikü’l-Muhrika
(İbn-i Hacer), s.150, Mecmeü’z-Zevâid (Heysemi), c.9, s.179)
6- Resulullah (s.a.a): “Kim benim gibi yaşamayı, benim gibi ölmeyi ve
Adn cennetinde yerleşmeyi seviyorsa, benden sonra Ali’nin velayetine
girsin ve onun veli kıldığı kimseyi veli kabul etsin ve benden sonra
imamlara uysun; zira onlar benim Ehlibeyt’imdirler; benim tıynetimden
yaratılmış, (ilahi bir) ilim ve idrak nasiplenmişlerdir. Ümmetimden
onların üstünlüğünü inkar eden, onlarla benim aramdaki yakınlık bağını
koparanlara yazıklar olsun; Allah onları benim şefaatime nail
etmesin.”
(Hilyetü’l-Evliyâ (Ebu Nuaym El-İsfahânî), c.1, S.86, Kenzü’l-Ummâl
(Muttaki Hindi),c.6, s.217)
7- Resulullah (s.a.a): “Biz nübüvvet ağacının meyvesi ve risalet
madeninin Ehlibeyt’iyiz; mahlukat içerisinde benden başka
Ehlibeyt’imden üstün olan birisi yoktur.”
(İhkak’ul-Hak, c.9, s.378 (İbn’ül-Meğazilî’nin Menakıb kitabından naklen)
8- Resulullah (s.a.a): “Ehl-i Beyt’imden ayrı düşmeyin; onlardan öne
geçmeyin ve onlardan ayrılarak geride de kalmayın ve onlara bir şey
öğretmeye kalkışmayın; çünkü onlar sizden daha bilgilidir”
(es-Savaik’ul-Muhrika, s.148; Mecma’uz-Zevaid, c.9, s.163;
ed-Dürr’ül-Mensur (Suyutî), c.2, s.60; Kenz’ül-Ummal (Muttaki Hindî),
c.1, Hadis: 958; Üsd’ül-Gabe, c.3, s.137; Yenabi’ul-Mevedde, (Eski
İstanbul baskısı), s.37-296)
9- Resulullah (s.a.a): “Ey insanlar! Hiç şüphesiz, fazilet, şeref ve
üstünlük Allah’ın Resulü’ne ve onun zürriyetine (Ehlibeyt’ine) aittir.
Öyleyse batıl (yollar, görüşler, şahıslar) sizi alıp kendisiyle
götürmesin.”
(es-Savaik’ul-Muhrika, (İbn-i Hacer eş-Şafiî), s.174;
Yanabi’ul-Mevvedde, (Eski İstanbul baskısı), s.307)
10- Resulullah (s.a.a): “Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır.
Şehre girmek isteyen kapıdan gelmelidir!”
(Müstedrekü’s-Sahihayn, c.3, s.126-127, Üsd-ül Gâbe,c.4, S.22,
Câmiü’s-Sağir, c.1, s.93)
11- İbn-i Asakir, “Tarih-i Dimeşk” adlı kitabının İmam Ali’nin (a.s)
hayatı bölümünde kendi senediyle Ubeydet-üs Selmani’den şu rivayeti
tahriç etmiştir:
“Ben Abdullah b. Mes’ud’un şöyle dediğini duydum: “Eğer Allah’ın
kitabını benden daha iyi bilen birisini bilseydim, bineklerle onu
arardım.”
Bu arada birisi ona: “Sen Ali’ye (a.s) kıyasla nasılsın?” diye
sorduğunda: “Ben ne biliyorsam onun yanında okuyup öğrendim.” cevabını
verdi.
(Tarih-i Dimeşk, Tercemetü’l-İmam Ali bölümü, c.3, s.25-26, hadis: 1409)
12- İbn-i Zazan da ondan şu rivayeti tahriç etmiştir: “Ben
Resulullah’ın (s.a.a) yanında doksan sure okudum, ama Kur’an’ı
Peygamber’den sonra insanların en hayırlısının yanında hatmettim.” Bu
arada ona: “O kimdir?” diye sorulduğunda: “Ali b. Ebi Talib’dir.”
cevabını verdi.”
(Tarih-i Dimeşk, Tercemetü’l-İmam Ali bölümü, c.3, s.25-26, hadis:
1051 ve İbn-i Tavus’un eseri “Saad’üs-Suud, s.285 ve El-Bihar, c.89,
s.105)
13- Yine o demiştir ki:
“Kur’ân yedi harf üzerine inmiştir ve her harfin bir zahiri ve bir de
batını vardır. Ali b. Ebi Talib’in yanında onun hem zahir ve hem de
batın ilmi vardı.”
(Tarih-i Dimeşk, hadis:1048)
14- Hakim Haskani kendi senediyle Alkame’den tahriç ettiği bir hadiste
Abdullah b. Mes’ud’un şöyle dediğini rivayet ediyor:
“Ben Resulullah’ın (s.a.a) yanında idim, Ali (a.s) hakkında soruldu,
Resulullah şöyle buyurdu:
“Hikmet on cüz’e bölünmüştür. Ali’ye dokuz kısmı, diğer insanlara da
bir kısmı verilmiştir.”
(Şevahid-üt Tenzil, c.1, s.105, hadis:146)
15- İbn-i Mes’ud’dan sonra sahabenin en keskin görüşlü ve parlak
yüzlüsü, Kur’ân’ın tercümanı (müfessiri) ümmetin büyüğü, ilim ve
maarifle çoşup taşan denizi olan Abdullah b. Abbas geliyor ki onun,
Kur’an’ın tefsiri hakkındaki bütün bilgilerini Hz. Ali’den (a.s) almış
olduğunu görmekteyiz.
O şöyle diyor:
“İnsanların ilmi beş kısma bölünmüştür; onların dört payı Ali’ye bir
payı da diğer insanlara verilmiştir. O bir payda da Ali onlarla ortak
olup, hatta onlardan daha bilgilidir.”
(Tarih-i Dimeşk, Tercemetü-‘l-İmam Ali, c.3, s.45-46)
16- İbn-i Tavus, Nakkaş tarikıyle İbn-i Abbas’tan naklettiği bir
rivayette şöyle diyor:
Resulullah (s.a.a), Ali’ye şöyle buyrdu: “İlim sana afiyet olsun ey
Ebu-l Hasan, sen ilmi su gibi içtin, susuzluğunu giderdin,”
(Zehairu’l-Ukba, s.78. El-Menakıbu lil-Harezmi; s.41)
17- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Ey Ali! Ben ilim şehriyim, sen
kapısısın. Şehre kapısından başka bir yerden girilebileceğini
söyleyen, yalancıdır.”
(Yenabiu’l-Mevedde, s.82)
18- Peygamber (s.a.a) buyurdu: “Ben hikmet eviyim, Ali onun kapısıdır.”
(Yenabiu’l-Mevedde, s.81)
19- Salman Farisi, Resulullah’dan (s.a.a) şöyle rivayet ediyor:
“Benden sonra halkın en bilgilisi Ali İbn-i Ebi Talib’dir.”
(Feraidu’s-Sımtayn, c.1, s.97)
20- Abdullah şöyle rivayet ediyor: “Resululah’ın huzurundaydım.
Ali’yi, kendisine sorduğumda şöyle buyurdu: “Hikmet on kısma
ayrılmışdır. Dokuz kısmı Ali’ye, bir kısmı da digerlerine
verilmiştir.”
(Feraidu’s-Sımtayn, c.2, s.94)
21- Enes b. Malik rivayet etmiştir: Resulullah, Ali’ye şöyle buyurdu:
“Benden sonra ümmetimin ihtilafa düştüğü şeyleri sen açıklayacaksın.”
(Müstedrekü’s-Sahihayn, c.3, s.122)
22- Ebu Said Hudri’den rivayet edilmiştir. Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurdu: “Hüküm vermede ümmetimin en üstünü ve en bilgilisi Ali ibn-i
Ebi Talib’dir.”
(El-Menakıbu lil-Harezmi, s.39)
23- Salman Farisi, Resulullah’tan rivayet etmiştir: “Benden sonra, Ali
ibn-i Ebi Talib, ümmetimin en bilgilisidir.”
(El-Menakıb lil-Harezmi, s.40)
24- Yine şöyle demiştir: “Benim ve Muhammed’in (s.a.a) ashabının ilmi
Ali’nin (a.s) ilmine oranla yedi deniz içersinde bir damla gibidir.”
(Sa’d-üs Suud, s.285.)
Hz. Ali’den, sizin niçin diğer sahabelerden daha fazla hadis
rivayetiniz var? diye sorulduğun da, şöyle dedi; “Ben, Resulullah’dan
bir şey sorduğumda,cevap verir, sustuğum zamanda kendisi konuşmaya
başlardı.”
(Tabakatu İbn-i Sa’d, c.2, s.338, Ensabu’l-Eşraf, c.2, s.98)
25- Kemalüddin Muhammed b. Talha Şafii (Ö: H. 654) “Metalib-us Seul”
adlı kitabında (s.81) şöyle yazıyor:
“İmam Sadık (a.s) Ehl-i Beyt’in büyüklerinden ve önde gelenlerinden
olup birçok ilme sahipti. Her zaman dua ve ibadetle meşguldü; boş
vakitlerinde ise özel dua ve zikirler okurdu. Zühd ve takva ehliydi.
Çok Kur’an tilavet ederdi. Kur’an okurken ayetler üzerinde düşünür,
tedebbür eder, onun uçsuz bucaksız ilim okyanusundan kıymetli inciler
çıkarır ve gizli sırlarını keşfederdi. İşlerini belirli bir program
üzere yapardı. Nefsini muhasebe ederdi. Onu görmek insana ahireti
hatırlatır ve gönülleri okşayan sözleri, dinleyicileri dünyaya karşı
meyilsiz ederdi. Onun yolunu izlemek, insanı cennete götürür. Nurlu
siması Resulullah’ın (s.a.a) soyundan olduğunu gösterirdi. Davranış ve
gidişatı onun risalet ve peygamberlik ailesinden olduğuna delalet
ediyordu. Fazilet ve üstünlükleri sınırsızdır. Kalem onların hepsini
saymaktan acizdir.”
(Metalibu’s-Seul, s.81)
26- “İbn-i Hacer” ismiyle meşhur olan Şahabuddin Ahmed Heysemi Mekki
“es-Savaik-ul Muhrika” adlı kitabında şöyle yazmaktadır:
“İnsanlar Cafer b. Muhammed’den (a.s) o kadar ilim kazanmış ve
nakletmişlerdir ki, onun ünü her yeri almıştır, Uzun bir süre
kervanların yükünü ondan alınan ilimler teşkil etmekteydi ve
muhaddisler o ilim ve bilgileri armağan olarak diğer yerlere
götürüyorlardı.”
27- Muhammed Emin Bağdadi Süveydi “Sebaiku’z-Zeheb” adlı kitabında
(s.72) diyor ki: “Babası Muhammed Bâkır’ın (a.s) vasi ve mirasçısı
olan İmam Sadık’tan (a.s), diğerlerinden nakledilmeyen ilim ve
bilgiler nakledilmiştir. O, hadis ilminin önderlerinden idi.”
(Sebaiku’z-Zeheb, s.72)
Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür; ama biz şimdilik bu
kadarıyla yetiniyoruz. Özellikle Sünni kaynaklardan vermeye özen
gösterdiğimiz bu hadisler, müşterek hadislerdendir ve açık bir şekilde
Müslümanların Resulullah sonrası dini mercilerinin kimler olduğunu
basiret sahiplerine hiçbir tevile yer bırakmayacak şekilde
göstermektedir. Elbette başkaları hakkında da belki bazı benzer
rivayetlere Ehli Sünnet kaynaklarında rastlayabilirsiniz; ama
araştırdığınızda göreceksiniz ki onlar müşterek hadislerden değildir;
dolayısıyla asla bu hadislere alternatif sayılmazlar.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir