ALEVİ-BEKTAŞİ KADİM BİLGİLERİNDE CEHENNEM AZAP EHL-İ BEYT NURUNA BAĞLILIK VE KURTULUŞ

Cehennem, Azap ve Kurtuluşun Alevî-Bektaşî Yorumu

Mehmet Özgür Ersan – Yesari Abdal

Alevî-Bektaşî irfanında cehennem ve azap, yalnızca ahirette beklenen mekânsal bir gerçeklik değil; insanın içsel yolculuğunun sembolleri olarak değerlendirilir. Bu yaklaşım, Kur’an ayetleri, hadisler, menkıbeler ve nefesler ışığında şekillenir. Bu makalede cehennem, müminlik, Ehl-i Beyt nuruna bağlılık ve kurtuluş kavramları hem Alevî-Bektaşî geleneğinin yorumları hem de nefeslerle ele alınacaktır.

Nefes

Bismişah, Allah Allah!

Cehennem ateşi, nefsin narıdır,
Kül eder cahili, gönül darıdır.
Ehl-i Beyt yoluna düşen varıdır,
Kurtuluş Hasan’la Hüseyin’dedir.

Mümin odur, sırrı görüp saklayan,
Marifet suyuyla gönlün paklayan,
Hak aşkıyla yanıp canı yaklayan,
Saadet nurunu o dem buldadır.

Azap dediğin, kinle, hasetle gelir,
İrfan yolundan kimseye erdem bilir,
Ali’ye muhabbet sırra yol verir,
Hak kapısın açan o aşk güldedir.

Yesari Abdal der: dosttan ayrılma,
Hüseyin meydanında aşkı yitirme,
Hasan’ın sabrını gönlüne alma,
Ebedî saadet o dem yoldadır.

Cehennemin Hakikati

Cehennem, Alevî-Bektaşî irfanında kişinin kendi nefs-i emmâresiyle yüzleşmesidir. Kur’an’da cehennem, “yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş” olarak zikredilir (Bakara 2/24). İrfanî bir bakış açısıyla bu ayet, taşlaşmış kalbin ve katılaşmış gönlün yanışına işaret eder. Yani hakikatten uzak düşen insan, dışsal bir ateşe girmeden kendi nefsinin ateşiyle yanar.

Niyazi Mısrî (ö. 1694) bir şiirinde bunu şöyle dile getirir:

“Ateş-i cehîm değil, nefsin odudur seni yakan,
Hak yolunda yanmayanı, cehennem yakar sonunda.”

Müminliğin Derin Yorumu

“Mümin” kavramı, Alevî-Bektaşî geleneğinde yalnızca zahirde iman eden değil, marifetle hakikati idrak eden kişiyi ifade eder. Bektaşî nefeslerinde bu hakikat şöyle dile getirilir:

“Mümin olan Ali’ye yar,
İnkârcıya azap var.”

Dolayısıyla kurtuluş, yalnızca kelime-i şahadet getirmekle değil; irfan, hizmet ve muhabbet yoluna girmekle mümkündür. “İman” marifetsiz eksik, marifet imansız ise anlamsızdır.

Ehl-i Beyt Nuruna Bağlılık

Alevî-Bektaşî yolunda asıl saadet, Ehl-i Beyt’in nuruna bağlılıktadır. Hz. Hasan sabrın, Hz. Hüseyin ise adalet uğruna fedakârlığın sembolüdür. Peygamber’in şu hadisi bu anlayışı destekler:
“Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendisidir.” (Tirmizî, Menâkıb, 31)

Nefeslerde bu bağlılık şöyle dile getirilir:

“Hasan’ın sabrını gönlüne al,
Hüseyin meydanda canını ver kal.
Onların nuruna yönelen kul,
Kurtulur ateşten, aşk nurundadır.”
(Yesari Abdal)

Ehl-i Beyt’e muhabbet yalnız duygusal bir bağlılık değil; ahlâkî ve irfanî bir yöneliştir.

Kurtuluşun Yolu

Kurtuluş, dışarıdan beklenen bir “kurtarıcı” ile değil, insanın kendi içindeki Hak nurunu Ehl-i Beyt yolunda açmasıyla mümkündür. Alevî-Bektaşî nefeslerinde bu şöyle dile getirilir:

“Muhabbetten Muhammed doğar,
Hakikatten Ali görünür.”

Cennet, muhabbetle dolan gönüllerde; cehennem ise muhabbetten uzak kalplerde tecelli eder. Bu sebeple Alevî-Bektaşî yolunda muhabbet, hem iman hem de kurtuluşun özü kabul edilir.

Cehennem, Alevî-Bektaşî irfanında insanın içindeki nefs-i emmârenin sembolüdür. Müminlik, sıradan bir inanç hali değil; marifetle olgunlaşmış bir idraktir. Ehl-i Beyt’e bağlılık, ebedî saadetin anahtarıdır. Gerçek kurtuluş ise muhabbet ve irfanla mümkündür. Böylece azap, bir tehdit olmaktan çıkar; insanı hakikate yönelten içsel bir terbiye olur.

Devriye

Bismişah, Allah Allah!

Evvelde yaratıldı nur-u Muhammed,
O nurdan açıldı sırra nice med,
Cehennem ateşi nefsin azmed,
Kurtuluş Hasan’la Hüseyin’dedir.

Bir dem gelir gönül zulmetle dolar,
Karanlık basınca aşk ateşi yanar,
Ehl-i Beyt nuruyla kurtuluş başlar,
Hak kapısı Ali’nin elindedir.

Mümin demek irfan ile bilen,
Hakikati özde bulup seçen,
Küfrün ateşinden gönlün geçiren,
Hak nasibi marifet gölündedir.

Azap dediğin kinle, kibirle gelir,
Cahilin kalbine kor ateş salır,
Muhabbet ehline rahmet dökülür,
Kurtuluş aşk ile muhabbetdedir.

Yesari Abdal der: devran döner hakka,
Cehennem içredir, kurtuluş aşkda,
Hasan sabr u Hüseyin şehadetle,
Ebedî saadet onların nurundadır.

Mehmet Özgür Ersan Abdal Yesari

Kaynakça
1. Kaygusuz Abdal, Divan, haz. Abdülbaki Gölpınarlı, İstanbul: 1944.
2. Vilayetname-i Hacı Bektaş Veli, haz. Abdülbaki Gölpınarlı, Ankara: 1958.
3. Sıdkı Baba, Nefesler, haz. Fuat Bozkurt, İstanbul: 1990.
4. Niyazi Mısrî, Divan, haz. Abdülbaki Gölpınarlı, İstanbul: 1965.
5. Tirmizî, Sünen, “Menâkıb”, Bab 31.

Nakış : A depiction of Muhammad visiting Jahannam; artwork from Miraj Nameh.

Hz. Muhammed’in Cehennem’i ziyaretini tasvir eden bir resim; Miraç Name’den bir sanat eseri. 
  • Related Posts

    T.C. Alevî-Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığı Yeni Logosu Üzerine Bir Değerlendirme

    GirişCumhuriyet döneminde Alevî-Bektaşî topluluklarının kurumsal temsili için kurulan T.C. Alevî-Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığı, yeni logosuyla tarihî ve irfânî bir bütünlüğü sembolleştirmiştir. Bu çalışmada, logoda kullanılan unsurların Alevî-Bektaşî düşüncesindeki anlamları…

    Galatasaray İsminin Kökeni ve Gül Baba Rivayeti

    ÖzetGalatasaray ismi, Osmanlı eğitim kurumlarının sürekliliği ve kültürel hafızanın sembolik yansımalarından biridir. İsmin kökeni, 15. yüzyılda Sultan II. Bayezid döneminde Galata bölgesinde kurulan Galata Sarayı’na dayanır. Rivayetlere göre, bu sarayın…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir