Alevi-Bektaşi yolunun temel direklerinden biri, cemlerde okunan gülbanglardır. Gülbang yalnızca dua değil, aynı zamanda topluluğun inanç kimliğini, yol bağlılığını ve manevi silsilesini hatırlatan bir erkândır. Tarihî kaynaklarda, yazma cem belgelerinde ve eski ocakların erkânnamelerinde gülbangların daima şu sözlerle tamamlandığı görülür:
> “Pirimiz, üstadımız Hünkar Hacı Bektaş Veli…”
Bu ifade, elin dudaklara götürülmesiyle niyaz edilerek söylenir; hem bir bağlılık yemini, hem de Serçeşme’ye (yani yolun kaynağına) yöneliş anlamı taşır.
Bağımsız Ocaklar ve Güncel Tartışmalar
Son dönemde bazı ocaklar, “biz bağımsız ocağız” diyerek gülbanglarda Hacı Bektaş Veli’yi anmadan erkânı bitirmektedir. Bu yaklaşım, ocakların kendi özerkliğini vurgulama çabasından doğmaktadır. Ancak mesele, yalnızca idari veya soy bağıyla ilgili değildir. Zira Alevi-Bektaşi erkânında Serçeşme kavramı, herhangi bir soy meselesinden öte, yolun manevî merkezini işaret eder.
Bugün Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin evlatlarını (çelebileri) sevmemek ya da onlara mesafe koymak ayrı bir meseledir. Fakat Hünkar’ın şahsı ve “Serçeşme” makamı başka bir yerde durmaktadır. Zira bütün ocaklar, her yıl talibin borcu olarak bir kurbanı Hacı Bektaş’a götürmekte ve bu ziyareti manevî bir vecibe olarak sürdürmektedir. Bu bağlılık, yalnızca yolculuğa değil, ceme ve gülbanga da sirayet etmelidir.
Tarihî Erkân ve Kaynak Belgeler
Akademik Çerçeve
Eski yazma cem belgelerinde (ör. “Mecmuatü’l-Erkan”, 18. yy; “Vilayetname-i Hacı Bektaş-ı Veli”), gülbangların sonunda daima “Pirimiz üstadımız Hünkar Hacı Bektaş Veli” denilerek el dudaklara götürülüp niyaz edilmesi kaydedilmiştir.
19. yüzyıl taş baskı erkânnamelerde de bu ifade aynen korunmuştur.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında bile, Kayseri, Sivas, Tokat, Çorum yöresi cem tutanaklarında Hünkar adı mutlaka zikredilmiştir.
Dolayısıyla, bugünkü “bağımsızlık” vurgusu ne kadar anlaşılır olsa da, erkân zincirinden kopuş olarak görülebilecek bir durum ortaya çıkmaktadır.
Elimizdeki en eski cem belgeleri, Osmanlı dönemi yazmaları ve taş baskı erkânnameler, gülbangların daima Hacı Bektaş Veli adıyla mühürlendiğini göstermektedir. Bu, yalnızca bir dua kalıbı değil, aynı zamanda yolun bütün ocaklar üzerindeki ortak paydasıdır.
Serçeşme’ye atıf yapılmadan bitirilen gülbang, geçmiş erkânla uyumlu değildir. Bu durum, erkân zincirinin bir halkasının eksilmesine ve cemlerin ruhunda bir kopukluğa yol açar.
Âşık Veysel’in Hacı Bektaş’a Nefesi
Bu manevî bağlılığın en güçlü şairlerinden biri de Âşık Veysel Şatıroğlu’dur. Onun “Medet medet deyip kapına geldim” nefesi, Serçeşme’ye yakarışın, Hünkar’a bağlılığın ve gülbangların ruhunun şiirleşmiş hâlidir:
> Medet medet deyip kapına geldim
İsteğim dileğim ver Hacı Bektaş
İndim eşiğine yüzümü sürdüm
Kusurum günahım var Hacı Bektaş
Kul olanın elbet olur kusuru
Nesli Peygambersin cihanın nuru
Alisin Velisin Pirlerin Piri
Galma kusurlara Pir Hacı Bektaş
Horasan’dan ayak bastın Rum’a
Mucizeler şahit oldu pirime
Bak şu vaziyete bak şu duruma
Eşin yok cihanda bir Hacı Bektaş
Geçmem dedin duvarımda sinekten
Yalan sadir olmaz ervah-ı pekten
Sana inanmışım ervahtan kökten
Sana inanmayan kör Hacı Bektaş
Sana yalvarıyor Veysel biçare
Yine senden olur her derde çare
Bir arzuhal sundum gâni Hünkâra
Keremin ihsanın bol Hacı Bektaş.
Bu nefeste Veysel, hem şahsî kusurlarını itiraf eder, hem de Hünkar’ın “Pirlerin Piri” olduğunu hatırlatır. Horasan’dan Rum’a geliş menkıbesi, Ehlibeyt soyuna mensubiyet ve Serçeşme’ye teslimiyet dizelerde iç içedir.
Manevî Netice: Şefaatten Mahrumiyet
Alevi-Bektaşi geleneğinde erkânın dışına çıkmak, sadece bir “hata” değil, manevî sonuçları olan bir kopuştur. Gülbangın sonunda Hünkar’ın adını anmamak, Serçeşme’yi inkâr gibi görülür. Bu da, “Hünkar’ın şefaatinden mahrum kalmak” şeklinde yorumlanır.
Bağımsız ocak olmak, erkân zincirini kırmayı gerektirmez. Serçeşme’nin adı anıldığında ocaklar küçülmez, aksine manevî bağ güçlenir. Çünkü Hünkar Hacı Bektaş Veli, yolun piridir; ocakların üzerinde bir “üst makam” değil, bütün yolun kalbidir.
Bu nedenle cemlerde ve gülbanglarda “Pirimiz, üstadımız Hünkar Hacı Bektaş Veli” ifadesini anmak, sadece bir gelenek değil, yolun ruhunu diri tutan bir vecibedir.
Mehmet Özgür Ersan Abdal Yesari
Kaynakça
1. Vilayetname-i Hacı Bektaş-ı Veli, haz. Abdülbaki Gölpınarlı, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1990.
2. Mecmuatü’l-Erkan, Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu, 18. yy.
3. Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara: DİB Yayınları, 1976.
4. Ahmet Yaşar Ocak, Babailer İsyanı – Aleviliğin Tarihsel Altyapısı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1996.
5. İsmail Özmen, Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, Cilt 5, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1998. (Âşık Veysel’in “Hacı Bektaş Nefesi” bu ciltte kayıtlıdır.)
6. Mehmet Fuat, Bektaşi Erkânnameleri ve Cem Belgeleri, İstanbul: Kitabevi Yay., 2004.

































