KİTABI CABBAR KULU ALEVÎ-BEKTAŞÎ KLASİKLERİ Hâzâ Nâfiʿü’l-müʾminîn Metni ve Alevî-Bektaşî İrfanında Yorumu

Giriş
Osmanlıca metinlerde sıkça rastlanan “Hâzâ Nâfiʿü’l-müʾminîn” ibaresi, “Müminlere fayda veren” anlamını taşır. Elimizdeki metin de bu başlıkla açılmakta ve klasik bir besmele, hamdele ve salvele ile başlamaktadır. Ardından gayb âleminin nur oluşu, insan-ı kâmilin kalbinin Arş-ı Âzam’dan genişliği, ilm-i ledünnînin ancak ubudiyetle ve mürşid sohbetiyle kazanılabileceği vurgulanır. Peygamber’in “Ashabım yıldızlara benzer” ve “Ulemâ ümmetimin peygamberleridir” hadisleri de bu çerçevede aktarılır. Son kısımda ise, Hak yolunun “gül ve diken” sembolizmiyle sabır ve aşk temeli üzerine kurulu olduğu hatırlatılır.
Bu makalede, söz konusu metni Alevî-Bektaşî irfanı bağlamında değerlendireceğiz.
Gayb Âlemi ve Nur Anlayışı
Metinde, gayb âleminin “nur” olduğu ve bütün mevcudatın o nurdan meydana geldiği belirtilmektedir. Bu ifade, Alevî-Bektaşî geleneğinde Nûr-ı Muhammedî ve Nûr-ı Alî doktriniyle örtüşür. Varlığın aslı bir nurdur; Hak, evreni nurdan yaratmış ve bu nur insanın gönlünde tecelli etmiştir.
İnsan-ı Kâmil ve Gönül Dergâhı
“İnsân-ı kâmilin kalbi, Arş-ı Âzam’dan geniştir” cümlesi, tasavvufî düşüncede insanın gönlünün evrenden de büyük bir sır mahfazası olduğunu anlatır. Alevî-Bektaşî yolunda gönül bir “dergâh”tır; orada Hak ve bâtın sırları cem olur. Niyazî-i Mısrî’nin, Yunus Emre’nin ve Pir Sultan’ın nefeslerinde bu gönül dergâhı sıkça işlenmiştir.
İlm-i Ledünnî ve Sohbet Mektebi
Metin, ubudiyetle meşgul olanın “ilm-i ledünnî”ye kavuşacağını, ancak bunun kitapla değil, Pîrlerin sohbetinde bulunmakla ve onların hizmetinde bulunmakla elde edileceğini vurgular. Bu anlayış, Alevî-Bektaşî yolunun özüdür: sohbet mektebi. İlim, zahirî eğitimden çok hâl aktarımıyla kazanılır.
Mürşid ve Rehberlik Anlayışı
Peygamber’in “Ashabım yıldızlara benzer” hadisi metinde aktarılarak mürşidlerin rehberliği öne çıkarılır. Alevî-Bektaşî geleneğinde mürşid, yıldız gibi yol göstericidir; karanlıkta yön bulmayı sağlar. “Ulemâ ümmetimin peygamberleridir” sözü de velâyet zincirinin peygamber mirasının devamı olduğuna işaret eder.
Gül ve Diken Sembolizmi
Son kısımda yer alan “Her kim ki bir gül derse, nice dikenlere sabr eyleye” ifadesi, tasavvufun sabır ve aşk yolculuğunu özetler. Alevî-Bektaşî edebiyatında gül, Hz. Muhammed’i ve ilâhî aşkı; diken ise nefsin terbiyesi için çekilen sıkıntıları simgeler. Bu yol, hem gülistanın güzelliği hem de bülbülün feryadı ile doludur.
Nefes
Kalbim arştan da geniş, sırların mekânıdır,
Gaybın nûru orada, aşk ile devranıdır.
Bir gül dersem ey canım, dikenler de yoldaşım,
Bülbül gibi feryâda, gönlümün niyazıdır.
Her hizmette kemâl var, sohbet bir sır açandır,
Ledün ilmi gönülde, mürşid nazar saçandır.
Ashab yıldız misâli, yol karanlıkta ışık,
Ulemâ peygamberdir, hakikate uçandır.
Gül bahçesi Hak yolu, diken sabır imtihan,
İçtikçe aşk şarabı, yanar nâr-ı canan.
Yesari’yim aşk ile, her nefeste çağırdım,
Bir ben vardır içimde, adını bilmez insan.
“Hâzâ Nâfiʿü’l-müʾminîn” metni, Alevî-Bektaşî yolunun özünü yansıtan kavramları ihtiva etmektedir: Nur anlayışı, insan-ı kâmilin kalbi, ilm-i ledünnî, mürşid rehberliği ve gül-diken sembolizmi. Bu metin, yalnızca Osmanlıca bir tasavvufî nasihat metni değil, aynı zamanda Alevî-Bektaşî yolunun klasik irfan öğretilerinin bir özeti niteliğindedir.
Mehmet Özgür Ersan Abdal Yesari
Kaynakça
1. İbnü’l-Arabî, Fütûhâtü’l-Mekkiyye, Kahire: Dârü’l-Kütübi’l-Arabiyye, 1911.
2. Yunus Emre Divanı, Haz. Faruk Kadri Timurtaş, İstanbul: MEB Yay., 1990.
3. Vilâyetnâme-i Hacı Bektaş-ı Veli, Haz. Abdülbaki Gölpınarlı, İstanbul: Der Yay., 1995.
4. Niyazî-i Mısrî, Divan, Haz. Kenan Erdoğan, Ankara: Akçağ Yay., 2001.
5. Ocak, Ahmet Yaşar, Bektaşî Menâkıbnâmelerinde İslâm Öncesi İnanç Motifleri, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay., 1983.
6. Köprülü, Fuad, Türk Tasavvuf Tarihi Araştırmaları: İlk Mutasavvıflar, Ankara: TTK Yay., 2003.
7. Melikoff, Irene, Uyur İdik Uyardılar: Alevîlik-Bektaşîlik Araştırmaları, İstanbul: Cem Yay., 1993.
8. Birge, John Kingsley, The Bektashi Order of Dervishes, London: Luzac Oriental, 1937.
9. Ersal, Mehmet Ali, Alevî-Bektaşî İrfanı ve Şiir Geleneği, Ankara: Grafiker Yay., 2016.
10. Gölpınarlı, Abdülbaki, Tasavvuf, İstanbul: İnkılap Yay., 1982.
11. Aytaç, Ahmet Yaşar, Alevilik ve Bektaşilik: İnanış, Gelenek ve Kültür, İstanbul: Horasan Yay., 2014.
Dipnotlar (örnekleme amaçlı)
“Gayb âlemi nurdur” ifadesi İbnü’l-Arabî’nin Nûr-ı Muhammedî doktrinini hatırlatmaktadır.^1
“İnsan-ı kâmilin kalbi, Arş-ı Âzam’dan geniştir” düşüncesi, Niyazî-i Mısrî’nin şiirlerinde de sıkça vurgulanır.^4
Gül ve diken sembolizmi, hem Yunus Emre’nin hem de Pir Sultan Abdal’ın nefeslerinde aşkın bedeli olarak işlenmiştir.^2,5
“Ashabım yıldızlara benzer” hadisinin Alevî-Bektaşî yorumları için bkz. Ocak.^5
Ledün ilminin sohbet ve hizmet yoluyla aktarılması, Bektaşî menâkıbnâmelerinde “sohbet mektebi” kavramıyla açıklanır.^3,7
Hâzâ Nâfiʿü’l-müʾminîn

بسم الله الرحمن الرحيم

El-hamdü lillâhi’l-bâri’i’l-münîni ve’t-tâhiri ve’s-sâfî ve’s-salâtü alâ Resûlinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaʿîn.

Ve baʿdü: Maʿlûm ola ki, gayb âlemi nurdur. Evvel odur. Bütün mevcûdât ânın vücûdundan hâsıldır. Hazret-i Pâdişâh-ı ʿâlem-rûy, dünyâ ve mâfîhâya dâʾim sâhib olup, her ne ki takdîr olunmuş ola, Hazret-i Allah’tan maʿdâ hiç kimse anı bilmez.

İnsân-ı kâmilin kalbi, ʿArş-ı Aʿzam’dan geniştir. Hak Teʿâlâ anı öyle yaratmıştır ki, gayb ve şuhûdu cümle anın kalbinde cemʿ olmuştur. Ve ol kalbde nice sırlar ve ʿulûm mahfûzdur.

Her kim ki, Hak Teʿâlâ’ya ʿubûdiyyet ile meşgûl ola, Hak Teʿâlâ anı ʿulûm-ı ledünniyye ile müşerref ede. Ve ol kimse anı idrâk edemeye. Ancak Pîrlerin ve Evliyânın sohbetinde bulunmakla ve onların hizmetinde sâhib-i hâl olmakla kâmil olur.

Pâdişâh-ı mükerrem ve Sultân-ı ʿazîm Hazret-i Mustafa sallallâhu ʿaleyhi ve sellem buyurur:
“Benim ashâbım yıldızlara benzer, hangisine tâbiʿ olsanız hidâyet bulursunuz.”

Ve dahi: “Ulemâ ümmetimin peygamberleridir.” buyurmuştur.

Şu hâlde mürîdin murâdı, mürşid-i kâmile râbıta ile vâsıl ola. Her ne ki ol mürşid derse, anı kabûl ede. Zîrâ mürşid-i kâmil, Hakk’ın mazharıdır.

Ve dahi bu fakîr der ki:
“Her kim ki bir gül derse, nice dikenlere sabr eyleye. Her kim ki gülistâna gire, nice bülbülün nâlesini işide.”

  • Related Posts

    T.C. Alevî-Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığı Yeni Logosu Üzerine Bir Değerlendirme

    GirişCumhuriyet döneminde Alevî-Bektaşî topluluklarının kurumsal temsili için kurulan T.C. Alevî-Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığı, yeni logosuyla tarihî ve irfânî bir bütünlüğü sembolleştirmiştir. Bu çalışmada, logoda kullanılan unsurların Alevî-Bektaşî düşüncesindeki anlamları…

    Galatasaray İsminin Kökeni ve Gül Baba Rivayeti

    ÖzetGalatasaray ismi, Osmanlı eğitim kurumlarının sürekliliği ve kültürel hafızanın sembolik yansımalarından biridir. İsmin kökeni, 15. yüzyılda Sultan II. Bayezid döneminde Galata bölgesinde kurulan Galata Sarayı’na dayanır. Rivayetlere göre, bu sarayın…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir