Hakikatin Önemi ve Dört Kapı Öğretisi: Alevî-Bektaşî İrfanında Tevhit, Tarikat, Marifet ve Hakikat

Öz

Bu makalede Alevî-Bektaşî geleneğinin temel doktrinlerinden biri olan “Dört Kapı Kırk Makam” öğretisi, bir klasik metin üzerinden ele alınmaktadır. Hz. Ali ile Hz. Peygamber arasında geçen rivayetlere dayanan bu metin, tevhit anlayışının çok katmanlı boyutlarını, tarikatı inkârın sonuçlarını ve hakikatin merkezî rolünü açıklamaktadır. Çalışmada, Alevî-Bektaşî irfanının bireysel ve toplumsal boyutları incelenerek, hakikat yolunun bir bütünlük içerisinde anlaşılması gerektiği vurgulanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Alevîlik, Bektaşîlik, Dört Kapı Kırk Makam, Hakikat, Tevhit, Tarikat

Nefes

Şeriat kapısı yolun başıdır,
Hak için eğilen gönül taşıdır,
Tarikat meydanı aşkın işidir,
Dört kapıdan geçtik, hakikate vardık.

Marifet ilminde irfan ışığı,
Siler gönüllerde nefsin şaşkını,
Hakikatte bulur canlar eşini,
Dört kapıdan geçtik, hakikate vardık.

Elini, dilini, belini sakın,
Hak lokmasın ye de gönlünü yakın,
Yol ehline düşme, sözünü çakın,
Dört kapıdan geçtik, hakikate vardık.

Gayba hükmetmeyen, ilim sorandır,
Her sözü hakikat, özü nurandır,
Yesari der: “Canlar, birlik arandır,
Dört kapıdan geçtik, hakikate vardık.”

Alevî-Bektaşî düşüncesinde “Dört Kapı Kırk Makam” anlayışı, insanın manevî tekâmülünü düzenleyen en kapsamlı öğretidir. Bu öğreti, şeriat, tarikat, marifet ve hakikat kapılarından oluşan aşamalı bir yolculuğu ifade eder. Kaynaklarda Hz. Ali’ye nispet edilen rivayetlerde, bu kapıların yalnızca dinî pratikleri değil, aynı zamanda ahlâkî, sosyal ve bireysel sorumlulukları da kapsadığı belirtilir .

Tevhit Anlayışının Katmanlı Yorumu

Hz. Peygamber’in “Tevhit hem helaldir, hem haramdır, hem de mübahtır” sözü, tevhit anlayışının muhataba göre farklı boyutlar taşıdığını gösterir. Müminlere helal olan tevhit, kâfir ve münafıklara haram, yalnızca dinleyene ise mübah olarak nitelendirilmiştir. Burada tevhit, kelime-i şehadeti tekrarlamanın ötesinde bir varoluş hâli olarak değerlendirilir .

Bu yaklaşım, Alevî-Bektaşî geleneğinde tevhit ile ahlâk arasındaki sıkı bağa işaret eder: iman yalnızca sözle değil, hâl ve amel ile doğrulanmalıdır.

Tarikatı İnkârın Sonuçları

Metinde “Kitap bize yeter” diyerek tarikat ve marifeti reddedenlerin münafık sayıldığı aktarılmaktadır. Bu vurgu, yalnızca zahirî bilgiyle yetinmenin yetersiz olduğunu ortaya koyar. Buyruk’ta da benzer şekilde, zahir (şeriat) ile bâtının (tarikat ve marifet) birbirini tamamladığı belirtilir .

Dolayısıyla:
• Şeriat toplumsal düzeni sağlar.
• Tarikat yol ve rehberliktir.
• Marifet ilim ve irfandır.
• Hakikat ise Hak ile Hak olmaktır.

İnsan-ı Kâmil Olma Yolculuğu

Hz. Ali’ye verilen öğütlerden biri, kişinin önce dünyevî sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğidir:

“Bir kişi önce beşeri gereksinimlerini tamam etmeli, tahsilini yapmalı, işine, aşına, eşine sahip olup helal kazanmalı; sonra tarikata varmalı.”

Bu yaklaşım, Alevî-Bektaşî geleneğinde mistik hayatın toplumsal sorumlulukla iç içe olduğunu gösterir. Hakikate ermek için önce helal kazanç, aile sorumluluğu ve ilim şarttır. Bu yönüyle Alevî-Bektaşî öğreti, dünyevî hayatı küçümsemez; aksine onun üzerine manevî yolculuğu inşa eder .

Hakikatte Dört Kapının Bütünlüğü

Metinde geçen “Bir kişi hakikatte iken, dört kapıdan da haber vermesi helâldir” ifadesi, hakikate ermiş kişinin tüm kapıları kuşattığını gösterir. Hakikat, diğer kapıların inkârı değil, onların tamamlanmasıdır.

Bu durum “insan-ı kâmil” anlayışıyla örtüşmektedir. İnsan-ı kâmil, yalnızca bireysel olgunluğa ulaşmakla kalmaz, çevresine ışık saçan, Hak ile Hak olmuş bir varlıktır .

Gayb ve Bilginin Hududu

Son bölümde gayba hükmedenler hakkında yapılan uyarı, ilmin sınırlarını çizer:

“Gerçek olan odur ki; bilim okuya, öğren, bilmediğine karışmaya, onun üzerine ahkâm kesmeye.”

Bu uyarı, Alevî-Bektaşî geleneğinin akla, ilme ve irfana verdiği önemi açıkça ortaya koyar. Dogmatik hüküm yerine sürekli öğrenme ve tevazu öne çıkarılır.

Bu metin, Alevî-Bektaşî öğretisinde hakikatin merkezî rolünü ve Dört Kapı’nın bütünlüğünü gözler önüne sermektedir. Hakikate ermek, yalnızca bireysel bir yükseliş değil, aynı zamanda toplumsal faydaya yönelmiş bir aydınlanmadır.

Hakikat ehli kişi:
• El, dil ve beline sahip olan,
• Helal kazançla geçinen,
• İlim ve irfanla kemale eren,
• Hak ile Hak olmanın şuurunu taşıyan,
• İnsanlığa ışık saçandır.

Mehmet Özgür Ersan Abdal Yesari

Kaynakça
1. Buyruk, Hazırlayan: Fuat Bozkurt, İstanbul: Ant Yayınları, 1996.
2. Vilayetname, Hacı Bektaş-ı Veli, Haz. Abdülbaki Gölpınarlı, İstanbul: İnkılâp Yayınları, 1958.
3. Ocak, Ahmet Yaşar. Babailer İsyanı: Aleviliğin Tarihsel Altyapısı. Ankara: Dergâh Yayınları, 1996.
4. Melikoff, İrene. Uyur İdik Uyardılar: Alevîlik-Bektaşîlik Araştırmaları. İstanbul: Cem Yayınları, 1993.

  • Related Posts

    T.C. Alevî-Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığı Yeni Logosu Üzerine Bir Değerlendirme

    GirişCumhuriyet döneminde Alevî-Bektaşî topluluklarının kurumsal temsili için kurulan T.C. Alevî-Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığı, yeni logosuyla tarihî ve irfânî bir bütünlüğü sembolleştirmiştir. Bu çalışmada, logoda kullanılan unsurların Alevî-Bektaşî düşüncesindeki anlamları…

    Galatasaray İsminin Kökeni ve Gül Baba Rivayeti

    ÖzetGalatasaray ismi, Osmanlı eğitim kurumlarının sürekliliği ve kültürel hafızanın sembolik yansımalarından biridir. İsmin kökeni, 15. yüzyılda Sultan II. Bayezid döneminde Galata bölgesinde kurulan Galata Sarayı’na dayanır. Rivayetlere göre, bu sarayın…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir