İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

SEVGİ (HUBB) – I – ABDAL YESARİ

Bakara / 165 bilmekle gelir gerçek saadettir. İnsanlar birçok sevgiye dalarlar.
Bazısı servete aşıktır
Bazısı makama
Bazısı üne
Bazısı güzelliğe…
Oysa bu sevgiler talidir. Hakka bu nesnelere gösterdikleri sevgi ve taparcasına bağlılıkla eş koşarlar. O nesnelerin kölesi olurlar.
‘İnsanlar onu bırakıp ona ortak koştular. Onları Hak’kı severcesine sevdiler. Gerçek Mümin’de Hak sevgisi daha güçlü bir sevgidir.’
Bakara 165
Tüm diğer sevgiler taali…
Sevgi bazen de ; averelik, körlük, ve ölümle sonuçlanan Leyla ile Memnun hikayesidir.
Bazen Zuleyha da olduğu gibi, haysiyetini, onurunu, hatta sarayı, tahtı hiçe saymayı sağlayan cazibedir.
O duyulandan başka bir aşk tanınamıyandır;
‘Ona olan aşkı yüreğine işlemiş.’
Yusuf /30
Peki Hak kimi sever;
‘Salih amel işleyenleri’
Saff/4
‘Kendi yolunda, duvarlar gibi birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. Halka iyilik edenleri.’
Bakara 195
‘Tövbe edip yanlışından dönüp temizlenenleri’
Bakara 222
‘Söz verip sözünden dönmeyenleri’
Ali Imran 76
‘Tevekkül edenleri’
Ali Imran 159
‘Sabredenleri’
Ali Imran 146
Öyleyse ey dostlar evliyanın canı safa nehridir. Kirlilerin ise kimyadır, oksitlenmiş bakırın değeri burada değerlidir. Ancak gerçekte saf ve temiz olanın. Gel ve umutsuz olma ben kirliyim deme.
Hakk’ın mağfireti kirliler için konulmuştur. Yağmur ne için gökten yağar ki, kirli olanları temizlesin diye.
Bu sudan kasıt evliyanın kanı ve canıdır. Öyle bir yola gir ki öyle bir mürşit eteğin tut ki kanı, canı seni temiz ve arı nur eylesin.
Bu yol Dört Kapı Kırk Makam – Tarikat
TARİKAT KAPISI
Tarikat, yol demektir.
Bir pirin, mürşit’in Hakk’a ulaşmak için, İslam dinini yorumlayarak oluşturduğu, kendine özgü kuralları, ilkeleri ve törenleri bulunan inanç yolu, gönül yolu, manevi yol.
Kur-an Maide Suresi ayet 35:
“Ey inanlar! Allah’ın gazabından sakının. Ona ulaşmak için vesileye (mürşit’e) bağlanın ve O’nun yolun da gayret sarf edin ki kurtulasınız.”
Tarikat Ehli: Derviş.
Tarikat Makamı: Tarikat yolcusunun tarikat yolunda geçmek durumunda olduğu manevi aşamalardan her biri.
Tarikat Piri: Mürşit’tir.
Tarikat Yolcusu: Tarikat yoluyla Hakk’a ulaşmaya çalışan can.
Tarikat Yolu: Tanrı’ya ulaşmayı sağlayan gönül yolu. Manevi yol.
Tarikat-ı Aliye: Allah’a ulaşan yol. (sıratal müstakim)
Tarikat-ı Naci(Naciye): doğru yolu bulmuş kurtulmuş can.
En büyük makamda; “İnsan-ı Kamil” olma makamıydı. Yani “Hak’la Hak” olabilme.
Kaynağını nereden aldı; KUR-AN’dan
Tarikat ilminin kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.) öğreticisi ise Hz. Ali (k.v.)
“Ene ilmün medinetü ve Aliyyün babüha”
Türkçesi: Ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır.
Tarikat on makamdır.
1-) Tövbe Etmek: Bakara Suresi Ayet 58: “Sizde deriz şu şehre girin orada dilediğiniz kadar lokma yiyin. Kapısından girerken secde edin ve tövbe edin. Bizde sizin günahlarınızı bağışlayalım.”
Her talip pir ve mürşit huzurunda yani Hakk’ın divanında, bir daha günah işlememek kaydıyla tövbe etmeli ve tövbesinde sadık kalmalıdır.
Tahrim Suresi Ayet 8: “Ey inananlar yaptığınız suçlardan bir daha yapmamak kaydıyla tövbe ediniz.”
Ben namaz kıldım günahlarım affoldu. Hayır tövbe etmek bir defaya mahsustur.
Geçmişteki günahlarında “kul hakkı” varsa onları ödemelidir. Gönül kırdıysa, özür dileyici olup, kırdığı gönlü onarmak lazımdır. Ağlattıklarını güldürmek zarar verdilerinin Zaralarını karşılamak koşuluyla tövbesi kabul olur. Mürşitlik “Vesile” olarak maide suresi 35 ayetle bildirilmiştir. Mürşit; dört kapı, kırk makamdan geçmiş ham ervahlıktan sıyrılıp olgun duruma gelmiş insan demektir. Hak’la hak olmaktır. Allah halifesi olmanın gerekleriyle, ahlakıyla donanmış, Hak’tan halka inen, bir birey toplum hizmetlisidir.
2-) İkrar Vermek: Talip olan bir kişi evvela bir Mürşit huzurunda yola ikrar vermelidir ki; sıdk-ı kalp ile Allah’a teslim olsun.
Ahzab Suresi Ayet 56: “Allah ve onun melekleri Peygamberi överler. Ey indirilene iman edenler; sizde onu övün ve kurtuluşa ermek için tam teslim olun.”
Peygamber vekiline veya Peygambere teslimiyet Allah’a teslimiyettir.
Hucurat Suresi Ayet 14: “Ey Muhammed! Onlar iman ettik dediler. De ki; siz iman etmediniz ama biz Müslüman olduk deyin. İman henüz kalplerine yerleşmemiştir.
Kalbin Allah’a iman etmesi için Muhammed – Ali’nin yoluna ikrarlı olması gerekmektedir.
Fetih Suresi Ayet 10: “Ey Muhammed! Sana biat için el uzatanlar, Allah’a el uzatmış sayılırlar. Allah’ın kuvvet ve yardım eli onların elleri üstündedir. Kim ikrarından dönerse zararı kendi nefsinedir. Kim ikrarında daim olursa ona da mükafat verilecektir.”
Şeriat kapısında biat esası yoktur. Yalnız tanıklık ve inanmışlık yani “kelime-i şehadet” getirmek esası vardır. Teslimiyet ve biat yani ikrar vermek Aleviliğe mahsus (tasavvufi) bir inançtır.
İkrarı bozanlar hakkındaki ayetlere gelince;
Bakara Suresi Ayet 27: Onlar ki Allah’a verdileri ahdi (ikrarı) onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar. Allah’ın birleştirilmesi emrettiği şeyi keser ve bozgun çıkarır. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.
Talip: İsteyici demektir. Yani mürşitten Tanrısal bilginin gizliliklerini öğrenir ve o bilgilerle nefsini terbiyeye tabi tutarak olgunlaşır. Hakk’a vasıl olur (ulaşır). Gerçek talip mürşidin buyruklarına uyan kişidir. Talip şer kabul edilen yanlış söz söyleyebilir. Kaygısıyla mürşit karşısında sessiz kalmalıdır. Alevilikte dilin afetleri olarak algılanan kötü sözlerden kaçınma olayıdır.
Alevilikte yola girmede zorlama yoktur. Bu nedenle; “Gelme Gelme, Dönme Dönme, Gelenin Malı, Dönenin Canı Gider.” Derler.
Yani: yola girip ikrar verdikten sonra dönüş yoktur. Onun için iyice düşün. Çünkü ikrardan dönenler hakkında;
Maide Suresi Ayet 13: Sonra sözlerini (ikrarını) bozdukları için onlara lanet ettik ve kalplerini katılaştırdık.”
Bu ayete bianen ikrar veren talibin iyi düşünmesi gerekir ki Allah’ın lanetine maruz kalmasın. Hakk’ın yoluna girmek diriliktir. Ölümsüzlüktür. Yoldan çıkmakta ölümlüktür. Yol candır can cesetten çıkarsa ceset ölür.
3-) Temiz Olmak: Tarikatın üçüncü makamı temizliktir. Talip tarikatın kurallarına göre temizlenmelidir. Bu temizlik maddi ve manevi kirlerden arınmaktır. Yani yola girip ikrar veren talip meydana gelir, pirinin huzuruna varır, rehber tarafından maddi kirlerden arınması için üzerinde herhangi bir kul hakkı var ise hak sahipleri tespit edilip, ceme davet edilir ve hak sahibi hakkını talep eder.
Rehber sorar; Ey talip! Döktüğün varsa doldur, yani zarara uğrattığın varsa zararını öde. Ağlattığını güldür. Yani dilinle halinle gönlünü incitip kırdıysan o gönlü onar. Özrünü dile. Çünkü gönül Hakk’ın kabesidir. Allah’a karşı isyanda bulunduysan, buyruklarını yerine getirmediysen, tövbe etki bu kirlerden arınasın. Doğru gez. Dost gönlünü incitme, yalan söyleme, haram lokma yeme, elinle koymadığın şeyi alma, gözünle görmediğin şeyi söyleme, zina yapma, edep erkan üzere otur, emanete hıyanetlik etme, ölçü ve tartılara hile yapma, iftira etme, yalancı şahitlik yapma, Allah’ın yarattıklarında kusur arama, kimsenin aleyhinde dedikodu etme, memleketine ve halkına hainlik etme, doğru çalış v.s.
İşte talip bunların cümlesine tövbe ederek maddi ve manevi kirlerden arınmış olur. Eğer talip bu kurallara riayet etmeyip tövbesini bozarsa onun tarikat abdesti bozulmuş olur ve o talip yol düşkünüdür. Müminin abdesti tövbesidir. Su beden temizliği içindir.
Neden düşkün olanlar ibadete giremez? Çünkü tövbesini bozmuştur. Tarikata her türlü kirlerden arınanlar girer.
Müzemmil Suresi Ayet 20: “Ey Muhammed! Senin gecenin üçte ikisi kadarını bazen de gecenin yarısını bazen de gecenin üçte birini seninle beraber pak bir topluluk ile birlikte ibadetle geçiriniz.”
Ayet ibadetin pak ve arınmış bir toplumla yapılmasını emrediyor. İşte tarikatın üçüncü makamı hem maddi hem de manevi kirlerden arınmayı, hem de bedenen temizlenmeyi emretmektir.
4-) Nefsi Terbiye Etmek: Kişi kendinde varolan Tanrısal sırları keşfedebilmesi için nefsini eğitime tabi tutmalı ve terbiye etmelidir. Aksi taktirde Tanrısal sırlara ermesi mümkün değildir.
“Men Arefe Nefsehu Fekat Arefe Rabbehu”
(Nefsini bilmeyen Rabbini bilmez)
Yani; kendini tanıyan, yaradılış nedenini ve kaynağının nereden geldiğini keşfeden Tanrı’nın güç, kudret ve azametini sezinleyebilir. Kişi yaradılış gayesinin ne olduğundan haberdar değilse Kur-an’ın deyimiyle;
“Burada Kör Olan, Ahirette de Kördür.”
Cenab-ı Allah en büyük hazineyi yani “Aklı” insana verdi. O hazineyi hiç kullanmadan sahibine teslim etmek akıl karı değildir. İnsanlar yalnız işkembesi için yaşamamalıdır. Çünkü insan nesli dünyaya sırf yemek ve içmek için gönderilmedi. Görevlerini ifa etsin diye yaratıldı. Kişi nefsini ve şehvet duygularından kurtulamıyorsa,
Araf Suresi Ayet 165: “Onlar kendilerine verilen öğütleri unutunca, yapmakta oldukları kötülükten ötürü şiddetli bir azap ile cezalandırdık.”
Araf Suresi Ayet 166: “Böylece onlar kibirlerinden dolayı kendilerine yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince onlara hor ve zelil maymunlar olun dedik.”
Yani; Nefsin şehvet ve arzusundan arınmayanlar hayvan suretine dönüştürülüp cezalandırıldığı bildiriliyor. Şimdi ey talip! Zararın neresinden dönülürse kardır. O ölüm öyle bir şeydir ki, gelirken ne seslenir ne de haber verir.
5-) Hizmet Etmek: Talip olan kişiler mürşidine ve yol kardeşlerine sorumlu olduğu eş dost ve akrabalarına hizmet etmektir.
“Halka hizmet Hakk’a hizmettir.” Bu yolda makam mevkii ve rütbe üstünlüğü yoktur. Herkes bir “can”dır ve eşittir. Bu yola giren kişi; birey ve toplum hizmetlisi olmak durumundadır. Kendi istek ve arzularından vazgeçip nefsinin isteklerine sırt çevirip insanlığa hizmet için bir eser bırakır ölümsüzleşir.
Arifler makamında buna “Fena Fiilah” (kendi varlığından vazgeçip yok olup Tanrı varlığında sonsuzlaşmaktır. Tanrı’da yok olmaktır.) makamı denir.
“Hizmet Olmadan Himmet Olmaz”
Bu yolda herkes birbirine bağlıdır ve cümlesinin başı da yola bağlıdır. Yolda Allah’a bağlıdır. Bu yolun adı da “Sıratel Müstakimdir” (dosdoğru yol).
6-) Takva: Takva kulun Allah’a karşı işleyebileceği suçlardan korkmaktır. Nefsin kendisine yaptırmış olduğu her kötü eylemin karşısında Tanrı’nın kendisini gözetlediği ve gördüğünü hissedip kötü eylemlerden vazgeçmektir. Yapmış olduğu kötülüklerin bir gün bedelini ödeyeceğini bilip korkmaktır.
Çünkü Allah’ın insana vermiş olduğu rahmanı ruh insanın bedeninde var olduğu müddetçe insanın her türlü fiil ve eylemlerinden haberdardır.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir