Bölüm : 1
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Hacı Bektaş Veli’nin 1248- 1338 (1)yılları arasında yaşadığı kaynaklarda yer alır. Nişabur’da doğduğu ve çocukluğunun da bu şehirde geçtiği,tasavvufla ilgili derslerini Hoca Ahmed Yesevi’nirı halifesi olan
Lokman Perende’den aldığı menakıpnamelerde anlatılır.
Babası Seyyit İbrahim ve Anası Şah Ahmet Yesevi kızı Hatem Hatun’dur.
Babası İbrâhîm-i Sânî, İmam Mûsâ el-Kâzım neslindendir ve Horasan hükümdarıdır; dolayısıyla Hacı Bektaş-ı Veli bir şehzadedir.Velayetname Hacı Bektaş Veli’nin soyunu yedinci İmam Musa Kazım’ın
oğlu İbrahim Mükerrem Mucap aracılığı ile On İki İmamlara ve Peygamber’e bağlar. .
Alevi -Bektaşi topluluklar arasında Hacı Bektaş Veli’nin soy zincirinin İmam Musa Kazım ile Ali’ye ulaştığına dair kanaat yaygındır. Hacı Bektaş’ın soyundan geldiğini ileri süren Dergâhın Postnişinlerinden Cemalettin Çelebi (Müdafaa adlı eserinde), Hacı
Bektaş’ın soy evladı olmadığını yol evladı olduğunu savunan Bektaşiliğin Babagan kolu Dedebabası Bedri Noyan benzer soy zincirini verirler;
Hacı Bektaş Veli
Seyyid İbrahim Sanî
Seyyid Musa
Seyyid İshak
Seyyid Muhammed
Seyyid İbrahim
Seyyid Hasan
Seyyid İbrahim
Seyyid Mehdi
Seyyid Muhammed Sanî
Seyyid Hasan
Seyyid Mükerrem Mûcab
İmam Musa Kazım
Caferi Sadık
Muhammed Bakır
Zeynel Abidin
İmam Hüseyin
İmam Murtaza Ali.
Musa Kazım’ın oğullarından biri olan sekizinci İmam Ali Rıza Mekke’den Horasan’a gelir yerleşir. Harun Reşit’in oğlu Memun, İmam Rıza’yı zehirletir.
Horasan halkı Musa Kazım’ın oğlu İmam Ali Rıza’nın kardeşi İbrahim Mucap’ı kendilerine sultan seçer. Seyyid Mucap’ın Ölümünden sonra sırasıyla onun oğlu Musa Sani, onun oğlu İbrahim Sani tahta geçer ve Hatem Hatun ile evlenir.
Bektaş adında bir oğulları olur. İbrahim Sani Hakk’a yürüyünce melikliği Hacı Bektaş’a önerirler, o kabul etmeyince amcazadelerden Seyyid Hasan (2) Horasan diyarının sultanı olur. Hünkar Hacı Bektaş sultanlık yerine nefsini yenmeye, riyazete yönelir.
Bu soy zinciri Cemalettin Çelebi tarafından da kabul edilir ve Müdafaa da ifade edilir..
Alevi- Bektaşi Ozanları Hacı Bektaş Veli’nin soy zincirini 12 İmamlar’dan Caferi Sadık’ın oğlu Mûsa Kazım’a (745-799) ve oradan 17. Kuşakta Ali’ye bağlarlar.
Pirim nesl-i isna aşar değil mi
Kapısında kuldur bu kemter
Muhammed Ali varisi ilmi
Hünkar Hacı Bektaş Veli Pirimdir[4]
İsna aşar nesli 12 İmam neslidir. İsna-aşeriye Ali Şiası’nın Oniki İmam’a bağlı olan koludur. Türkiye’deki Alevi Bektaşiler de bu kola bağlıdır.
Diğer kollar; İsmailiyye-İmamlığın Cafer Sadık’tan önce
ölen oğlu İsmail’e geçtiğini kabul edenler, Zeydiye-Zeynelabidin’in oğlu Zeyd’in İmamlığını kabul edenler – vb.)
Pir Sultan Hacı Bektaş’ı İmam Rıza’nın torunu olarak açıklar;
Bahçende gördüm gülünü
Erenler sürsün demini
İmam Rıza’nın torunu
Hünkar Hacı Bektaş Veli
İmam Ali Rıza (M. 770-818), İmam Musa Kazım’ın (M. 745-799) oğlu olduğuna göre Hacı Bektaş Veli soyunun İmam Musa Kazım’dan dolayı On
İki İmamlar’a bağlanması kesindir.
Şah Hasan ile Hüseyn-i Kerbela’nın aslısın
Aşıkta sertaç olan Zeyn-ül İbad’ın aslısın
Hem Muhammed Bakır u Cafer İmam’ın aslısın
Mûsa-i Kazım Ali Mûsa Rıza’nın aslısın
Fahr-i alem Nûr-ı Çeşmi enbiya Nesl-i Ali
Şah-ı ekrem Kûtb-u azam Hacı Bektaş Veli[5]
Sersem Ali’nin bir mısrası açıklamaya özetler niteliktedir;
Hakk / Muhammed / Ali pirimin ceddi
Hacı Bektaş Veli’nin tarikat silsilesi yol zincirinde kısmen farklılıklar vardır. Besim Atalay’a göre, Bektaşi Tarikatının sıralamasını Bektaşiler şu şekilde açıklarlar; “
Emr’ül Müminin İmam Ali
Hasan Basri
Habib Acemi
Davud Tai
Maruf Karahi
Şeyh Sari
Sakati
Cüneyd Bağdadi
Abu Ali Rudbadi
Şeyh Abu Ali Hasan
Şeyh Abu Osman Mağribi
Şeyh Abu Kasım Karkani
Şeyh Abu Hasan Hırkani
Şeyh Abu Hasan Tarmidi
Fazl Bin Muhammed Tusi
Hoca Ahmed Yesevi
Hoca Yusuf Hemadani
Şeyh Lokman Al Horasani
Tarikat Piri Hoca Bektaş-i Veli bin İbrahim Sani”[3]
Küçükken önce ünlü sofi Seyyid Lokmân-ı Perende’nin, ardından onun tavsiyesiyle Ahmed Yesevî’nin yanında eğitilir. Daha o zamanlar birçok keramet göstererek herkesi hayretler içinde bırakır.
Şah Ahmed Yesevî’nin damadı ve “nefes evladı” olan Kutbüddin Haydar’ı esir düştüğü Bedahşan ilindeki kâfirlerin elinden kurtarır. Daha sonra onun artık olgunlaştığını gören Ahmed Yesevî, kendisine halifelik sembolleri olan cihaz-ı fakrı (taç, şamdan, seccade, sofra ve âlem) teslim eder, beline tahta kılıcını kuşatır ve Diyârırûm’u irşad etmekle görevlendirir. Önce
Mekke’ye giderek hac görevini ifa eden Bektaş “hacı” unvanını alır.
Batı Türkistan’da Moğol baskısının artması üzerine göçe zorlanan Türklerle birlikte Anadolu’ya gelir. Dönüşte Necef’i ve Kerbelâ’yı ziyaret edip Anadolu’ya geçer.
Halk arasında Suluca Karahöyük ,”Dergah” adı ile anıldı.
Daha sonra da Hacıbektaş adını aldı. Bu adla Nevşehir’ e bağlı ilçe olarak Türkiye Cumhuriyeti idare yapısı içinde yer aldı.
Velayetnâme’nin dikkatli bir tahlili, Hacı Bektaş-ı Veli’nin, hem Ahmed Yesevî hem de Yesevîli etkilerini geniş ölçüde taşıyan Kutbüddin Haydar geleneklerini sıkı sıkıya koruyan bir Haydarî şeyhi olduğunu
ortaya koymaktadır.
Öte yandan Elvan Çelebi, Ahmed Eflâkî ve Âşıkpaşazade’nin eserlerde onun Vefâî [6] şeyhi olan Baba İlyâs-ı Horasânî’nin halifesi bulunduğunu açıkça göstermektedir. Kaynaklardaki bu kayıtlara güvenmek gerekirse, Hacı Bektaş-ı Veli’nin büyük bir
ihtimalle Yesevîlik ile Kalenderîliğin karışımından oluşan Haydarîlik tarikatının bir mensubu olarak Anadolu’ya geldiği, daha sonra Baba İlyâs-ı Horasânî çevresine girerek Vefâîlik tarikatına intisap ettiği
ve hayatının sonuna kadar da böyle yaşadığı söylenebilir.
Babai Ayaklanması’nın bastırılması sonucu, Baba İlyas ile İshak’a mensup Babalı taifesi Hacı Bektaş’ın etrafında toplanarak O’nu ulu tanıdılar. Takipten kurtulmak için vaktiyle Hıristiyanların sığındıkları ve ibadetlerini yaptıkları Ürgüp, Göreme, Nevşehir ve
çevresindeki yeraltı şehirlerini seçtiler.
Bu yeraltı şehirleri Yavuz Selim zamanı kırgınında da Alevilere sığınak oldu. Alevilerin dağ başlarını ve kırsal yöreleri mesken tutmaları da bu nedenledir. İşte
bu yörede bulunan Suluca Karahöyük Hacı Bektaş Veli’ye mesken oldu.
Hacı Bektaş Veli Suluca Karahöyük’te fikirlerini yaymaya başlar, çevresindeki inançlı kişilerle bütünleşir. Aşıkpaşaoğlu tarihinde, ” Hacı Bektaş Kayseri’den Karahöyüğe geldi.
Misafirler ve seyyahlar arasında, anılan, Rum’da dört taife vardır. Biri Gaziyan-ı Rum, biri Ahiyan-ı Rum, biri Abdalan-ı Rum ve biri de Bacıyan-ı Rum ‘dur. İmdi Hacı Bektaş Hazretleri bunlar içinde Bacıyan-ı Rum’u ihtiyar etti, Kim Ana Hatun ona derlerdi. Geldi onu kız edindi ve keşf-ü kerametli ona teslim etti. Ondan sonra ol aradan sonra Allahın Rahmetine vardı.” Burada ” geldi onu kız edindi keşf-ü kerametini ona teslim etti”
sözünden Bacıyan-ı Rum adı verilen topluluğun Anadolu’da etkin yeri olduğunu anlamaktayız.
Hacı Bektaş Veli’yi anlayabilmek için yaşadığı asrın siyasi, sosyal ve ekonomik yaşayışını bilmekte fayda vardır.
13. asrın ikinci çeyreğinden itibaren Anadolu en karışık ve çalkantılı yıllarını yaşadı. Ayaklanmaların Selçuklu Devletini zayıflatması ile 1243 tarihinde Kösedağ savaşını kaybetti ve Moğol tahakkümü altına girdi.
Alaattin Keykubat’tan sonraki sultanlar devleti idare edemez oldular. Selçuklu sultanlarının idaresini beğenmeyen irsi Türkmen reisleri Batı Anadolu’ya çekilerek kendi aşiret adlarını vererek 15 ‘ i aşkın
beylikler kurdular.
Kendi töresel yapıları içinde Türkçeyi resmi dil
yaptılar ve edebiyatını geliştirmeye çalıştılar. Moğol baskısı ile Anadolu’ya gelen Türkmen-Yörüklerle birlikte mutasvvıf dervişler de vardı.
Bunlardan Hacı Bektaş Veli ile birlikte Mevlana Celaleddin Rumi, Karaca Ahmet, Sarı Saltuk, Taptuk ve Yunus Emre gibi sufileri sayabiliriz.
Bacıyan-ı Rum Anadolu Bacılarından Kadıncık Ana; Suluca Karahöyük’te İdris Hoca’nın kızı, Sarı İsmail’e nişanlı olduğu olarak bilinmektedir. İdris Hoca ve Kutlu Melek’in Fatma Nuriye’dir.
İkinci Kadıncık ya da Hatun Ana yani Seyyid Nurettin’in kızı Fatma Ana’dır.
İlk yorum yapan siz olun