(Pınarlar köyü- Keban / Elazığ,
1909-1986)
1909 yılında Elazığ’ın Keban ilçesine bağlı Nimri (şimdiki adıyla Pınarlar) köyünde doğdu.
Asıl adı Ismail Dehme dir. Lakabı Şıh Ismail diye de söylenir.
Mahlasını köyünün eski adından almıştır. 12 yaşındayken baba ve annesini yitirdi. Kardeşleriyle birlikte yetim ve öksüz kaldı.
1925 yılında İstanbul’da yaşamakta olan uzak bir akrabası Nimri Dedenin yetimliğine acır ve kendisini İstanbul’a aldırır. Nimri Dede’yi İstanbul’daki Numune-i İrfan adlı bir okulda üç yıl okutur. Ne var ki okula geç yaşta başlayan Nimri Dede, yaşının büyüdüğü gerekçesiyle üç yıl sonra öğrenimden uzaklaştırılır. Aşık Nimri Dede’nin Mevlana’ya da bağlılığı bilinmektedir.
Nimri Dede, çoşku ve cebze ozanıdır. Tasavvufta hal ehli sayılıp da şiirlerindeki kafa tutucu deyimleri hoş görülen aşıklarımızdan birisidir. Tüm deyimlerini, çıkış noktası ne olursa olsun kutsal inancın sağlam temellerinde oturmakta gecikmez. Düşünce ve felsefesi Pir Sultan’ların, Kaygusuz Abdal’ların etkisini taşır.
Gerçek adı İsmail Dehmen olan Nimri Dede, 1909 yılında Elazığ’ın Keban ilçesinde dünyaya geliyor. Gençlik yıllarında İstanbul’da kalıyor.
Kaleme almış olduğu nefes ve şiirleri, Anadolu coğrafyasında eşine az rastlanır türden.
İstanbul’da yaşadığı yıllarda, edebiyata, şiire, tasavvufa olan ilgisi ve şairlik yeteneği dolayısıyla Neyzen Tevfik, Mahzar Osman, Muzaffer Özok, Şemsettin Yeşil, Osman Cemal gibi şahsiyetlerle tanışmış ve onlarla arkadaşlık etmiştir. Özellikle yaradılışındaki derin duyuş ve coşkun ruh yapısı onu tasavvufa yönlendirmiştir. İstanbul’da bulunan birçok tekke, tarikat ve cem evine gitmiştir. “Çeşitli ekollere mensup tasavvuf erbabıyla tanışan İsmail Dehmen, onlardan özel dersler alır, sohbet toplantılarına katılır.
Nimri Dede ve eserleri ile ilgili olarak derleme çalışmalarını yürütülüyor. Kaynak kişi olarak Dedemiz’in kızı Suna Dehmen Şahin’den türküleri, ve Nimri Dedenin gönül dünyasını öğrenmeye devam ediyoruz.
Nimri Dede 1966 yılında Konya’da düzenlenen Türkiye Aşıklar Bayramlarına katılarak ödüller alır. 1986 yıllında Hakka yürüdüğü bilinmektedir.Nimri Dede’nin türbesi Keban’ın Nimri köyünde bulunuyor.
1)
Bismillah sırrında bi külli mevcut
Kemal ü zevalle onda mevcuttur
Elhamdülillahi rabbil âlemîn
Men arefi duyan canda gizlidir
Errahmânir’rahîm her iki cihan
Bunlar ile sabit görünür heman
Mâliki yevmiddîn ol hâkim sultan
Maden nebat ab ü nanda gizlidir
İyyake na’budü Allah da fândir
Bunun iktizası edep erkândır
Ve iyyake nesteîn ulu seyrandır
Hakk’a yakın olan canda gizlidir
İhdinessıratel mustakîm cana
Hidayet bundadır iki cihana
Yedi hatt’istiva vechi insana
Kün emri kâf ile nun’da gizlidir
Sıratallezîne en’amte aleyhim
Bundan zuhur etti şems ile mahım
Bize şefaat kıl ey padişahım
Bu sırr-ı nübüvvet sende gizlidir
Gayrilmağdûbi aleyhim ve leddal
Lîn’den kurtulana olmaz kıyl ü kal
Ey Dede gel sen de bu ummana dal
Hak külliyatıyla bunda gizlidir
(Buran, 2006: 193-194)
2)
İkilik Kinini İçimden Atıp
Özde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim
Taht Kuralı Ariflerin Gönlüne
Sözde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim
Serimi Meydana Koymaya Geldim
Meğerse Aşk İmiş Canın Mayası
Ona Mihrab Olmuş Kaşın Arası
Hakkın İşlediği Kudret Boyası
Yüzde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim
Serimi Meydana Koymaya Geldim
Bütün Mürşidlerin Tarif Ettiği
Sadıkların Menziline Yettiği
Embiyanın Evliyanın Gittiği
İzde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim
Serimi Meydana Koymaya Geldim
Ben De Bir Zamanlar Baktım Bakıldım
Nice Yıllar Bir Kemende Takıldım
O Aşkı Mecazla Yandım Yakıldım
Közde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim
Serimi Meydana Koymaya Geldim
Süregeldim Aşk Meyini İçerek
Her Bir Akı Karasından Seçerek
Varlık Dağlarını Delip Geçerek
Düzde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim
Serimi Meydana Koymaya Geldim
Gör Ki Nimri Dede Şimdi Neyleyi
Gerçek Aşkı Her Gönüle Söyleyi
Her Türlü Sefaya Veda Eyleyi
Sazda Ben Bir İnsan Olmaya Geldim
Serimi Meydana Koymaya Geldim
Aşk ile
Mehmet Özgür Ersan
Abdal Yesari
Resim : Nimri Dede ( İsmail Dehmen)(Pınarlar köyü- Keban / Elazığ, 1909-1986)
NİMRİ DEDE/DEDE/NİMRİ, İsmail Dehmen
(d. 1909 / ö. 18.10.1986)
âşık, çiftçi, esnaf
(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı İsmail Dehmen olan âşık, 1909 yılında Elazığ’ın Keban ilçesine bağlı Pınarlar (Nimrî) köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Abdulvahap Efendi, annesi ise Ayşe Hanım’dır. Anne ve babası altı ay ara ile ölünce kardeşleri ile birlikte bir süre amcazadeleri Hüseyin Efendi’nin yanında kalmış ve daha sonra 1925 yılında İstanbul’da Gümrük Müfettişi olan diğer amcazadesi Ahmet Bey’in yanına gitmiştir.
İstanbul’da Numune-i İrfan adlı okula devam etmiş ancak yaşı büyük olduğu için üç yıl sonra bu okuldan ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu arada Aksaray’da Vatan Caddesi’ndeki Bozkurt Han’da meyve satarak ve daha sonra da Kapalı Çarşı’da eski elbiseler alıp satarak geçimini sağlamaya çalışmıştır. İki evlilik yapan âşığın birinci eşi Nimrîli Elif Hanım, ikinci eşi ise Denizli köyünden Müyesser Hanım’dır. Elif Hanım, bilinmeyen bir sebeple kendisini Fırat nehrine atarak intihar etmiştir. İsmail Dehmen’in üçü erkek (Battal Gazi, Ali Naki, Ercihan) ve beşi kız (Kadriye, Fikriye, Şükran, Şenay, Suna) olmak üzere toplam sekiz çocuğu vardır.
İstanbul’da yaşadığı yıllarda, edebiyata, şiire, tasavvufa olan ilgisi ve şairlik yeteneği dolayısıyla Neyzen Tevfik, Mahzar Osman, Muzaffer Özok, Şemsettin Yeşil, Osman Cemal gibi şahsiyetlerle tanışmış ve onlarla arkadaşlık etmiştir. Özellikle yaradılışındaki derin duyuş ve coşkun ruh yapısı onu tasavvufa yönlendirmiştir. İstanbul’da bulunan birçok tekke, tarikat ve cem evine gitmiştir. “Çeşitli ekollere mensup tasavvuf erbabıyla tanışan İsmail Dehmen, onlardan özel dersler alır, sohbet toplantılarına katılır. 18 yaşından itibaren cura çalmaya başlar ve şiirler yazar.” İstanbul’da Şemsettin Yeşil’in teşvikiyle Arapça ve Farsça dersleri almış; Nakşi, Rufai, Kadiri ve Melami cemaatlerinde bulunmuş ve bu cemaatlerin ileri gelenleriyle sohbet etmiştir (Arslan ve Onarlı 2000: 35).
Âşığın soyu, kendi ifadesiyle “Horasan Türkmenlerine” dayanmaktadır. Horasan’dan Anadolu’ya gelen bir Türkmen ailesinin, Alevi inancına mensup bir çocuğudur. Âşığın asıl olarak Yesi’nin (Türkistan) Üç Kurgan yöresinden gelerek Elazığ, Malatya ve Tunceli yöresine yerleşen Şeyh Hasan Ocağı ve aşiretinin mensubu olduğu sanılmaktadır. Nitekim Nimrî Köyü, “13. yüzyılda Oğuzların Bayat boyunun oymaklarının kurduğu bir Türkmen köyüdür. Şeyh Hasan Onar’dan icazet alan Şeyh Nimrî, oymağıyla yöreye gelerek bir yerleşim yeri kurmuş ve bu yere kendi adını vermiştir. 13. yüzyılda Baskil’in Şeyh Hasan köyünden Arapkir’e değin Fırat havzasına hâkim olan Şeyh Hasan Onar, bölgeyi İslamlaştırarak kendi aşiretini yerleştirmiştir. Nimrî Köyü de böylesi bir iskân sonucu oluşmuştur” (Arslan ve Onarlı 2000: 37). Âşığın Şeyh Ahmet Verani’ye olan bağlılığı da bu ilgiyi açıkça göstermektedir. Dehmen vefatından üç gün önce hastaneye yatmış ve 18 Ekim 1986’da Elazığ’da vefat etmiştir.
Nimrî Dede, âşık edebiyatı içinde değerlendirilebilecek, tekke edebiyatı yönü ağır basan bir halk ozanıdır. Birkaç şiirini beyitle yazan Nimrî Dede, nazım birimi olarak, genellikle, halk edebiyatının klasik nazım birimi olan dörtlüğü kullanmıştır. Nazım biçimi ve türü olarak, âşık edebiyatı nazım biçimlerinden koşma, mani ve destan; âşık edebiyatı nazım türlerinden güzelleme, taşlama, koçaklama ve ağıt; tekke edebiyatı nazım türlerinden ise ilahi, nefes ve şathiyat-ı sofiyane gibi türlerde yazmayı tercih etmiştir.
Pınarlar köyünün eski adı Nimrî’dir ve bu köyde Alevi Türkmen vatandaşlar yaşamaktadır. İsmail Dehmen şiirlerinde, Arapkir’in Onar köyünden gelerek Nimrî köyünü kuran ve Oğuzların Bayat boyundan olan Şeyh Nimrî’nin de adını taşıyan (Arslan ve Onarlı 2000: 35) köyünün eski adı “Nimrî” ile Alevi inanç önderlerine verilen bir ad olan “Dede” sözcüklerini “Nimrî Dede” biçiminde birleştirerek mahlas olarak kullanmıştır. Şiirlerinde genellikle “Nimrî Dede” mahlasını kullanmakla birlikte zaman zaman sadece “Dede” ya da “Âşık Nimrî Dede” mahlaslarını kullandığı da görülmektedir.
Şiirlerinde sık sık bade/ mey içmekten söz etmiş, bir “pir” elinden tutmanın gerekliliğini dile getirmiştir. Ancak kendisinin “badeli âşık”lardan olup olmadığı ve tabii ki Hz. Ali ve Hacıbektaş Veli dışında, ayrıca bir pirinin/ şeyhinin olup olmadığı bilinmemektedir. Bu arada Celal Arslan ile İsmail Onarlı’nın makalesinde, âşığın bir gece rüyasında Şeyh Hasan Onar’ı gördüğü, İstanbul’dan Onar köyüne geldiği, türbeye bir kurban adadığı ve Şeyh Hasan Ocağı pirlerinden Mürşid Koca Dede’den nasip aldığı, İcazet ve el alan âşığın Şeyh Hasan ocağı dedelerinin önünde “kanberlik” yaptığı, “rehber” olduğu ve “mürebbi” olarak görev yaptığı belirtilmektedir (Arslan ve Onarlı 2000: 35).
Nimrî Dede, önemli bir vatansever, cumhuriyet yanlısı ve Atatürk hayranıdır. Kurtuluş Savaşı’nı, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletini şiirlerinde coşkulu şekilde anlatmıştır. İnsanı varlığın özü kabul etmiş ve onu manevi boyutuyla yüceltmiştir. Birlikte ve beraberlik isteyen Nimrî Dede, ülkenin gelişmesi, toplumun sosyal sorunlarının çözümü ve refahı için çeşitli öneriler sunmayı ve halkı uyarmayı da ihmal etmemiştir. Bazı şiirlerinde vahdet-i vücut felsefesini, devir nazariyesini, hatta zaman zaman panteizmi hatırlatan söyleyişlerini görmek mümkündür.
Nimrî Dede’nin bestelenmiş şiirleri de vardır. Geniş kitlelerin severek dinlediği bu türkülerden biri, Abdullah Yüce tarafından bestelen “sılada sevdiğim bir gonca idi” mısraıyla başlayan şiiridir. Diğeri ise üzerinde bazı küçük değişiklikler yapılan ve Arif Sağ tarafından bestelenen “İnsan Olmaya Geldim” adlı eserdir. Bu şiirin Nimrî Dede tarafından yazılan özgün nakaratı, “Mevlana oldum da geldim” biçimindedir.
Cem Dergisinde yayımlanan “Nimrî Dede” adlı makalede, Arif Sağ için, “Şeyh Hasan Ocağı dedelerinin cemlerde otantik biçimde söyledikleri “Bugün bize pir geldi” , “Tevhid Düvazı”nı kaynak kişi olarak Nimrî Dede ve Hızır Dede’den aldığı halde adlarını belitmemiştir” denmektedir (Arslan ve Onarlı 2000: 37).
Çoğunlukla hece ölçüsünün 11’li kalıbını kullanmakla birlikte zaman zaman 7, 8 ve 11 duraklı hece kalıplarını kullandığı da görülmektedir. Nimrî Dede’nin şiirlerinde genellikle klasik halk edebiyatı nazım türlerindeki kafiye düzeni hâkimdir. İlk dörtlüğü “x a x a” veya “a a x a” düzeninde olan şiirleri olduğu gibi “a a a b”, “c c c b” vb. kafiye sistemiyle yazılan şiirleri de vardır.
Nimrî Dede’nin şiiri her bakımdan eski ile yeninin bir terkibi gibidir. Konu ve muhteva bakımından, sosyal sorunlar, cehalet, aşk, kahramanlık, cumhuriyet, Atatürk, din, tasavvuf konularını işleyen Dede, İstanbul, Arapkir, Konya ve kendi köyü Pınarlar için de birer şiir yazmıştır. 1966 yılından itibaren çeşitli aralıklarla Konya’da yapılan Türkiye Âşıklar Bayramı’na katılmıştır. Cumhuriyetin 50. yılı dolayısıyla, 1973 yılında Konya’da düzenlenen “Sekizinci Geleneksel Türkiye Âşıklar Bayramında” şiir dalında Gufrani Ödülü’nü almıştır.
Kaynakça
Arslan, Celal, İsmail Onarlı (2000). “Nimri Dede”. Cem Dergisi. 106: 35.
Buran, Ahmet (2006). Nimri Dede (Hayatı, Şiirleri). Elazığ: Manas Yay.
Dilçin, Cem (1995). Türk Şiir Bilgisi. Ankara: TDK Yay.
Nimri Dede (yty). Dikensiz Bahçem. (Latin harfli, basılmamış şiir defteri).
Özmen, İsmail (1988). Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi-5. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
İstatistikleri ve reklamları gör
Gönderiyi Öne Çıkar
Tüm ifadeler:
Fadime Ersan, Reyhan Pala ve 30 diğer kişi
İlk yorum yapan siz olun